Sana, Bana ve Zamana Dair
Ağustos 3, 2022
Elis Şimşon ile Röportaj 
Ağustos 3, 2022

Özgürlük İbadetimiz

Konuk Yazar: Melisa Düztepe


 

Sevgili genç,       

Sana bu mektubu dünyadaki düzeni değiştirmeye çalışan bir grup genç olarak iki yıldır dünyamızı etkileyen, bizim için çeşitli farkındalıklar yaratan, günlük hayata yetişmek için yaşamayı ertelediğimiz bir dönemden yazıyoruz. Her zaman olduğu gibi yine bir hiyerarşi ve insanlığı yönetmeye çalışan bir topluluk var. Bu noktada genç olduğumuzu belirtmemiz çok önemli çünkü ipleri ele alması gereken asıl kişiler bizleriz. İnsanlık için o kadar kritik bir dönem ki sahip olduğu zamanın farkına varıp fırsatları değerlendirebilen bireyler olarak biz kendimiz için değerli yatırımlar yapabiliyoruz, haklarımızı biliyoruz ve etrafımızdaki olayların farkında olduğumuz için harekete geçebiliyoruz ama özgürlüğümüzü sağlayamadan başka problemleri çözemeyeceğimizi fark ettiğimizde bayağı afalladık. Bizi afallatan asıl farkındalık ise insanlığın bunu kabullenmesi ve harekete geçememesi. Her şeyin küçük yaşlardaki eğitimlerle başladığının farkındayız ama bu eğitim modeli nasıl olmalıdır sorusu, üzerine düşündükçe karışık bir hâl alıyor. Çünkü ideali bulmak gerçekten çok zor, ayrıca insanların bir kısmına ulaşamıyoruz. Bu bizim için çok can yakıcı çünkü sürekli gelişen ve değişen dünyada teknolojiye ulaşma imkânı olmayan çocuklar var ve koca bir jenerasyonu istemesek de bu şekilde kaybediyoruz. Düşünebilen zihinlere ihtiyacımız var çünkü dünya çevrimiçi platforma bağımlı yaşayan bilinçsiz yaşıtlarımızla dolu ve hepsi gününü bir şekilde atlatma derdinde. Birçoğu tekdüze ve aynı kişi. Onlara baktığımızda farklı düşünmekten korkan makineler görüyoruz. Her durumda olduğu gibi istisnalar, bilgiye ve üretime aç olanlar da var. Ancak ne yazık ki yaşadığımız devir hepimizi verimsizleşmeye mahkûm ediyor ve biz grup olarak bunu reddediyoruz. Dünya genelinde bir yaşam mücadelesi söz konusu. Doğal haklardan olan eğitim ve hobiler bile bir lüksmüş gibi sunuluyor. Hatta durum bazen o kadar tehlikeli bir hâl alıyor ki doğal ihtiyaçlarımız bize susmamızı isteyen topluluk tarafından lüksmüş gibi gösteriliyor ve onların sahip olduğu hayata imrenerek bakıyoruz. İşte bizim gençliğimizin damga vuracağı ve protesto edeceği nokta da tam olarak bu. 

 

Neler yapabiliriz, sesimizi bastırılmadan nasıl duyururuz, dünyamızı nasıl geliştirebiliriz? Tarih boyunca süregelmiş çeşitli tabuları yıkmak, fırsat eşitsizliği başta olmak üzere her türlü eşitsizliği yok etmek ve insana insan olduğu için değer veren bir insanlık yaratma fikri, içimizi kıpır kıpır yapan ve bizi cesaretlendiren amaçlar. Kalıpları yıkmak zor olsa da ilk olarak dünyaya hâkim olan eğitim sisteminden başlamalıyız. Eğitim sisteminden kastımız akademik yönden değil, bireyselliğimizin ve özgürlüğümüzün farkına varma yönünden. Çünkü sadece özgür insanlar birbirlerinin değerini bilirler ve bunun için çaba harcayabilirler. Tahtının sallanmasından korkan ve George Orwell’ın “Düşünün. Çünkü henüz yasaklanmadı!” sözünü hafızalarımızdan silmeye çalışanların bize dayattığı hayatı yaşamayacak; ideallerimize ters olduğu için bundan şikayetçi olan, düşüncelerinin ve yeteneklerinin kısıtlanmasını reddeden bizler, buna karşı çıkıp kendimizi savunmaya devam edeceğiz. Jenerasyon denilen kavramla sonraki nesillerin nankör, düzeni bozan ve çıkıntılık yapan bir grup genç olarak hatırlayacağı gençler olmayı kabul ediyoruz. Çünkü büyük değişimi bu şekilde başlatabiliriz. İnsanların farklı düşünceleri ilk önce reddetmesi, sonradan farkındalıkla ve sorgulamayla değişip gelişmesi bizim manifestomuz. 

 

Bilmiyorum bu mektup hangi çağda eline geçecek, belki geçmeyecek ama umarım geçtiğinde insanlık bazı şeylere uyanmış ve sınıf farklılıklarını aşmış olur çünkü bu, bizim çağımızın en büyük problemlerinden biri. Bu mektuba ulaştığında özgürlüğün bir ibadet olduğunun farkında değilsen farkına varmanı umarım.

 

Sevgilerimle. 



Paylaşmak Güzeldir: