Boşluk
Mart 3, 2022
Yerin 5 Santim Altında
Nisan 3, 2022

Fransız Yeni Dalga Sineması

Bir film yerine bir dalga üzerine yazmaya karar verdim bu sefer, sinema tarihi açısından efsanevi bir dalga üzerine. Evet, bize birçok başyapıt bırakan la Nouvelle Vague’dan bahsediyorum, yani Fransız Yeni Dalgasından. Geleneksel Fransız sinemasının normlarına karşı çıkan genç yönetmenlerin teşkil ettiği bu sinema akımı, 1950’lerin sonlarından 60’ların sonlarına dek sürdü. Yeni Dalga filmlerinin ayrı bir tadı vardı çünkü rastlantılara da yer veren bu filmler, stüdyo kullanmadan aktüel kamerayla gerçek mekânlarda çekiliyordu. İdealize edilmiş bir gerçeklik yerine hayatı yansıtıyordu olduğu gibi. Her biri nevi şahsına münhasır olan Yeni Dalga yönetmenlerinin arasında François Truffaut, Jean-Luc Godard, Agnès Varda, Éric Rohmer, Alain Resnais, Claude Chabrol, Jacques Rivette gibi otörler bulunuyordu. 

Cahiers du Cinéma Dergisi ve Otör Kavramı

Fransız Yeni Dalga akımının ortaya çıkışında Cahiers du Cinéma (Sinema Defterleri) dergisinin önemi yadsınamaz. Film teorisyeni André Bazin’ın 1951’de kurduğu dergide Truffaut, Godard, Rohmer, Chabrol, Rivette gibi geleceğin Yeni Dalga yönetmenleri eleştirmenlik yapıyordu. Truffaut, otör yönetmen kavramını sinema dünyasına bu dergi aracılığıyla kazandırdı. Otörün lafzi karşılığı müellif, yani eser sahibidir. Nasıl ki ressam resmin, heykeltıraş heykelin, şair şiirin yaratıcısıysa otör yönetmen de filmin yaratıcısıdır; film üzerinde imzası olan kişidir. (Tabii film çekmek bir ekip işi ama en büyük rol yönetmene düşüyor.) Otör ifadesi karar alma bağımsızlığına sahip, kendine özgü bir tarzı olan yönetmenler için kullanılır ve sinemanın bir sanat olarak -yedinci sanat- gelişimine paraleldir. 

Yeni Dalga

Kadın Kadındır (Une femme est une femme), Jean-Luc Godard (1961). © Raymond Cauchetier/Courtesy of James Hyman Gallery.

Geleneksel Fransız sineması senaristi ön plana çıkarırken yönetmene salt mizansenci rolü biçiyordu. Yönetmenlerin görevi aynı formülü kullanarak senaryoları mekanik bir biçimde filme aktarmaktı. Truffaut’ya göre böyle bir sinema, ihtiyarların sinemasıydı. Truffaut, Godard ve Rohmer gibi Cahiers du Cinéma yazarları; geleneksel sinemaya karşı çıkarak yeniliği ve deneyselliği savundular. Hatta geleneksel Fransız sinemasına muhalefetlerinden ötürü onlara Jön Türkler lakabı verildi. 

Yeni Dalgacılar, senaryonun kıymete bindiği geleneksel sinema zihniyetinin aksine tekniğin konudan daha önemli olduğunu düşündüler. Diğer sanat formları gibi sinema da kendine mahsus bir dile sahipti ve sanatçıları olan otör yönetmenler aracılığıyla konuşabilirdi. Jön Türklerin erken dönem filmlerinde politik mesaj verme kaygıları da yoktu. Sinemaya sanat statüsü kazandırma çabaları, dünyada yedinci sanatın gelişiminde büyük bir etki yarattı. Cahiers du Cinéma’da eleştirmenlik yaparak teorik olgunluğa eriştikten sonra film çekerek fikirlerini pratiğe döktüler. 

Yeni Dalga denince akla gelen ilk filmlerden biri Truffaut’nun 400 Darbe (1959) filmidir kuşkusuz. (Sinemada konunun içeriğinden ziyade konunun nasıl çekildiği önemlidir fakat bağlamı anlamlandırmak için gerek oldukça filmlerin konularından bahsedeceğim.) Truffaut, filmlerinde otobiyografik ögelere sık sık yer verir ve zor bir çocukluk geçiren Antoine karakterini izlediğimiz 400 Darbe bunun en güzel örneği. Filmdeki çocuğu canlandıran Antoine Doinel ileriki yaşlarında da Truffaut’nun ve Godard’ın birçok filminde karşımıza çıkar. 

Yeni Dalga

400 Darbe (Les Quatre Cent Coups), François Truffaut (1959).

Birçok Yeni Dalga filminde varoluşsal temalar ve ironi kullanılarak insan varoluşunun absürtlüğü vurgulanır. Film karakterleri genelde kişisel meseleleriyle ilgilenirler, aşkın veya özgürlüğün peşindedirler. Karakterlerin bir diğer huyu da toplumsal normlara ve tek eşli aile yapısına karşı kayıtsız oluşlarıdır. Godard’ın çoğu filminde monogaminin altının oyulduğunu görürüz. Truffaut’nun meşhur Jules ve Jim (1962) filminde de söz konusu kayıtsızlıkla karşılaşırız. Yeni Dalga bu açıdan Cinsel Devrim’e ve dolayısıyla da 68 kuşağına yakınsar. Rohmer’in düşündürücü Altı Ahlak Hikâyesi film serisinde de monogamiyle problemli ilişkileri olan karakterler vardır ancak yönetmen onlar hakkında bir yargıda bulunmaz.

Godard’a göre sinemanın rolü gerçeği yansıtmaktan ziyade gerçeklik üzerine kafa yormaktır. Denemekten hiç çekinmeyen Godard’ın sinemasında değişmeyen tek şey kurallara başkaldırışıdır. “Godard filmlerinde bolca ahkâm keser, gevezelik yapar, kocaman puntolarla yazılmış sloganlarla perdeyi donatır…” (Yücel, 2019) Brechtyendir, karakter bir anda rolünden fırlayıp izleyiciye seslenebilir. Kurgusu süreklilik arz etmek zorunda değildir, bir sahneyi farklı biçimlerde tekrarlayarak defalarca gösterebilir. Teatral mizansene de karşıdır, mesela karakterler sıkça kameraya sırtlarını döner, Serseri Aşıklar (1960) filmindeki gibi. Godard’ın Serseri Aşıklar’ı, Yeni Dalga akımının en ikonik filmidir. Başrolde oynayan Jean-Paul Belmondo, akımın önde gelen aktörlerindendir. Fragmanını buradan izleyebilirsiniz. 

Nefret (Le Mépris), Jean-Luc Godard (1963).

Sol Yaka

Yeni Dalga içinde Cahiers du Cinéma grubunun dışında Alain Resnais, Agnès Varda, Jacques Demy gibi yönetmenlerin bulunduğu bir grup daha vardı. Paris’te Seine Nehri’nin sol tarafındaki bölgelerde takıldıklarından ötürü onlara Sol Yaka deniliyordu. Diğer gruba benziyorlardı; teknik, Sol Yaka için de önemliydi. Fakat onlardan farklı olarak politik mesaj vermeyi de önemsediler, daha sol bir çizgideydiler. Örneğin Alain Resnais’nin Hiroşima Sevgilim (1959) filmi, birbirine âşık olan iki evli insanı göstermenin yanı sıra Hiroşima’nın ve 2. Dünya Savaşı’nın acılarını çağrıştırır.  

Sol Yaka’nın renklerle dans eden feminist yönetmeni Agnès Varda, Yeni Dalga akımının babaannesi diye anılır. Cléo 5’ten 7’ye (1962) adlı başyapıtında şarkıcı Cléo’nun o gün saat 5’ten 7’ye kadarki hayatını izleriz. Filmin ortalarındaki bir sahnede Corinne Marchand’ın canlandırdığı Cléo, Sans Toi (Sen Olmadan) isimli şarkıyı söyler. Bu unutulmaz şarkının söylendiği harika sahne, Cléo’nun hayatında kilit bir an olmakla kalmayıp sinemaseverlerin hafızasına kazınacaktır. Birçok Yeni Dalga filminin müziklerini besteleyen Michel Legrand da şarkının söylendiği sahnede bizzat piyano çalar. Bu sahneden sonra Cléo’nun bir objeden bir özneye dönüşümüne tanık oluruz. Ek olarak, filmde Cléo ve arkadaşının izledikleri kısa bir filmde meşhur gözlükleriyle Godard görünür. Filmin fragmanını buradan izleyin. 

Cléo 5’ten 7’ye (Cléo de 5 à 7), Agnès Varda (1962).

Film Tekniği

Yeni Dalga yönetmenlerinin masrafları kısma ihtiyacı, onları yeni metotlar icat etmeye zorladı. Söz gelişi Serseri Aşıklar başta çok uzun olduğu için Godard’ın filmden bazı sahneleri çıkarması gerekiyordu. Godard, bir sahneyi tamamen çıkarmak yerine bir sahnenin bazı parçalarını çıkardı, yani sahne aralarda atlıyormuş gibi göründü. Böylece Godard sıçramalı kesmeyi icat etmiş oldu ve bu yöntem Yeni Dalga’dan sonra da birçok filmde kullanılacaktı. 

Geleneksel sinemada sadece Fransızların anlayabileceği filmler yapılırken Yeni Dalga filmleri evrensellik peşindeydi. Geleneksel Fransız sinemasında stüdyo çekimi, geniş ekipler ve bütçeler, şık dekorlar, fevkalade diyaloglar ve hayattan kopuk hikâyeler kullanılıyordu. Fransız Yeni Dalga sinemasında ise stüdyo dışı çekim, minimal ekipler, düşük bütçeler, bazen doğaçlama ve sade hikâyeler kullanılıyordu. Kuralsız Yeni Dalga sineması doğallığı da beraberinde getiriyordu. Her yere girebilen aktüel kameraları kullandıkları için stüdyoya ihtiyaçları yoktu. Film çekmenin böylece daha ucuz hâle gelmesi bağımsız üretime yol açtı. Aktüel kameralar daha oynak ve dolayısıyla daha gerçekçi görüntüler sunuyordu. 

Yeni Dalga yönetmenleri, geleneksel kurgulanmış mizansene karşılardı. Özgürce sokakta çekim yapmayı ve mizansene müdahale etmeyip spontaneliğe yer vermeyi tercih ediyorlardı. (Sokaktan rastgele geçen insanlar da filmin bir parçası olabiliyordu.) Filmlerindeki her sahnenin rasyonel bir amacı olmak zorunda değildi, bazen tamamen alakasız ve anlamsız bir sahne var olabiliyordu. Çünkü şans ve akıl dışılık da filmlerin parçasıydı, aynı hayatta olduğu gibi. İşte tüm bunlar, özellikle de aktüel kamera ve stüdyo dışında çekim, Yeni Dalga filmlerini izlerken hayatın içinden gelen bir tat almamızı sağlıyordu. Bir Yeni Dalga filminde karakter Paris sokaklarında yürüdüğü zaman biz de onunla birlikte yürüyor ve şehrin keyfini çıkarıyorduk. 

Yeni Dalga

Jules ve Jim (Jules et Jim), François Truffaut (1962).

Yeni Dalga yönetmenleri gençti ve Paris’te büyümüşlerdi. Şehir hayatını çok iyi yansıttıkları için gençler arasında popüler olmaları zor olmamıştı. 1963’ten sonra Cahiers du Cinéma, Maoculuğun etkisiyle sola kaymaya başladı. Hatta 1968 Mayıs Olayları sırasında Truffaut ve Godard öğrenciler ve işçilerle dayanışma göstermek adına o yılki Cannes Film Festivali’nin iptal edilmesi için çabaladılar. Kolay olmadı ancak 1968’deki festivali iptal ettirmeyi başardılar. Godard’ın filmleri de politikleşti, Çinli Kız’ın (1967) fragmanında bunu görebilirsiniz. Sonrasında şartların değişmesiyle yapımcılar genel kitleye daha çok hitap eden yapımları desteklemeye başlayınca bu akımın başarısı sönse de bıraktığı başyapıtlar sinemada referans noktaları hâline geldi. Yeni Dalga sona ermişti ama yeni kalmaya devam edecekti.

 

Fransız Yeni Dalgası, otör sineması ve sanat filmlerine giriş yapmak isteyenler için ideal bir yer. O yüzden aşağıya Yeni Dalga’dan birkaç film önerisi bırakıyorum:

François Truffaut: 400 Darbe (Les Quatre Cents Coups), Jules ve Jim (Jules et Jim).

Jean-Luc Godard: Serseri Aşıklar (À bout de Souffle), Haftasonu (Week-end).

Éric Rohmer: Koleksiyoncu Kadın (La Collectionneuse), Maud’daki Gecem (Ma nuit chez Maud), Claire’in Dizi (Le Genou de Claire), Öğleden Sonra Aşk (L’Amour l’après-midi).

Agnès Varda: Cléo 5’ten 7’ye (Cléo de 5 à 7), Mutluluk (Le Bonheur), Agnès’in Plajları (Les Plages d’Agnès).

Alain Resnais: Hiroşima Sevgilim (Hiroshima Mon Amour), Geçen Yıl Marienbad’da (L’Année dernière à Marienbad).


Kaynakça

Yücel, Fırat (2019). “Jean-Luc Godard: Sinemanın İmhası”. Altyazı. https://altyazi.net/yazilar/yonetmen-portreleri/sinemanin-i%cc%87mhasi/

http://www.cinemafrancais-fle.com/Histoire_cine/nouvelle_vague.php

https://www.larousse.fr/encyclopedie/divers/nouvelle_vague/148007

https://www.lesechos.fr/2009/05/le-jubile-de-la-nouvelle-vague-1082344

http://www.newwavefilm.com/about/a-certain-tendency-of-french-cinema-truffaut.shtml

 

 



Paylaşmak Güzeldir:

Fatih Uyar
Fatih Uyar
Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi. Kendini geliştirme ve fotoğrafçılık meraklısı. Keşke dünyayı biraz daha gezebilse. Otantikliği çok önemseyip sorgulamanın şart olduğunu düşünür hep. Sosyal bilimler ve edebiyat sevdalısı olup sinema, felsefe ve klasik müziğin kesişimine bayıldığını yazılarında da görebilirsiniz.