Kitabı ilk annemin elinde gördüğümü hatırlıyorum. Kapak tasarımından mıdır kitabın isminden midir bilemiyorum, gördüğüm zaman okuma isteği uyandırmıştı bu kitap bende. Yıllar geçti, anneme hâlâ okumak nasip olmadı. Kitabı ilk eline geçiren babam oldu. Üniversite yıllarından sonra ikinci kez 2019’da tekrar okumuş babam. 2021’de bitirmek de bana kısmet oldu.
Yeşilovacık’a giderken annemin okurum diye kitabı tekrardan valizine koyduğunu fark ettim. İşte o an, Yüzyıllık Yalnızlık’ı okumaya niyetlenmiştim. Yeşilovacık’tan Konya’ya dönüş yolculuğunda, mide bulandırıcı ve virajlı yollar bittikten sonra Konya ovasının düz yollarına teslim oldu otobüsümüz. O teslimiyetle ben de Marquez’in romanının ilk sayfasını çevirebildim.
Buendia ailesinin soyağacı ile karşılaştım ilk sayfada. Anlaşılan, bir ailenin yaşantısını okuyacaktım. İlgimi daha da çekti. Bir bölüm okuyup bırakırım derken birkaç bölüm okurken buldum kendimi. Olaylardan öte yazarın anlatım dili bana oldukça akıcı geldi. Üstelik ilk kısımlar çok sarmıyor diye yorumlar da almıştım. Bende hiç öyle olmadı. İlk sayfasından sonuna kadar lezzetli bir sürükleyicikle okudum.
İlkel bir dönemle başlayıp ilkel kabuğunu bir türlü kıramayan bir serüven. Yeni isimler doğuyor, önceki isimler siliniyor. Yaşantılarının bilmeceleri ise birbirlerine o kadar benzer ki… Doğduğun ev kaderin midir? Tarih tekerrürden mi ibarettir? Yaşanılanlar kehanetten midir? Bunlar gibi sorular zihnimde dolanıp durdu kitabı okurken.
Yaşadığımız olaylara vereceğimiz tepkisel güdülerde doğduğumuz evin, zihniyetin, kurduğumuz insani bağların etkisi olsa da bu güdüyü gerçekleştirip gerçekleştirmemek her zaman bizim elimizde diye düşündüm. İplerin ne kadar bizim elimizde olduğu ise cesaretimizde ve edindiğimiz bilgilerde gizli zannımca. Demin bahsettiğim ilkel kabuğunu kırma olayı yani. Bilgiyi alma hevesimiz, aldıktan sonra özümseme biçimimiz ve o özümseyişi eyleme dönüştürme cesaretimiz. Bu döngü ile kabuğumuzu kırma cesaretini ne kadar göstertebilirsek o kadar kendimizi gerçekleştirip sınırlarımızı aşabiliyoruz aslında. Ne mutlu o cesareti göstertebilenlere…
Düşüncelerimden sıyrılıp kitaba tekrar geçiyorum. Buendia ailesinin lale devri diyebileceğimiz dönemleri, bazen mental bazen maddi açıdan çöküşleri ama her zaman evi evirip çevirip yaşam tomurcuklarını tekrardan eken aile üyeleri ve ailenin üzerindeki yüz yıllık lanet. Bu sırada bir insanın bebeklikten erginliğe, ergenlikten olgunluğa yaşadıkları süreçleri de her açıdan gözler önüne seren Gabriel Garcia Marquez… İnsanın yaşamda yerini bulmaya çalışırken oyalandığı uğraşlar, muhatap olduğu insanlar, dünyanın getirdiği yenilikler, zihniyet, aşk…
Bana okuma isteği uyandıran kapak tasarımındaki detayları da Yüzyıllık Yalnızlık ismindeki gizemi de kitabı bitirmiş hâlimle görmek, her şeyi daha anlamlı kılıyor. Hoşça kal Buendia ailesi ?
Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık. Can Yayınları, 74. Baskı.