Azra Kohen’in Youtube kanalındaki Hypatia Okuma Yolculuğu serisine denk gelmem ile birlikte Jules Payot’nun İrade Terbiyesi kitabının varlığından haberdar oldum. O zamanlar geceleri yatmadan önce yirmişer dakika dinliyordum. Zihnimi açıyordu, şu an hangi düşünceler olduğunu asla hatırlamıyorum ama bu yayınları dinlerken minik farkındalık baloncuklarının dimağımda bir yerlerde patladığını hissediyordum. Kendimi iyi hissederek uyumamı sağlıyordu. Bahsedilen Jules Payot’nun İrade Terbiyesi kitabını bir gün okumak isterim diye düşünmüştüm.
Pandemi zamanları desteğini çok yakından hissettiğim bir dostuma da bu yayınları dinlemenin iyi geldiğini hem anlatıyordum hem de mutlaka dinlemesi gerektiği söylüyordum. Ancak insanoğlu değil miyiz bir süre sonra bu kitabın varlığını unutuverdim. Azra Kohen’den dinlediklerimin tesirleri de bilincimin gökyüzüne eklenen yeni bulutlar oldular. Jules Payot’nun da dediği gibi, “Fikirlerimiz ve duygularımız bizde sadece belli bir zaman dilimi için, tıpkı gelip geçen yolcuların bir otelde konaklaması gibi konakladığı sürece, bizim için kısa bir zaman sonra unutacağımız yabancılar olurlar.”* Benim için de bu kitabın varlığı bir yabancı olup gitmişti zihnimden. Sonra günler geçti. Yaz geldi, temmuz oldu. Bahsettiğim dostumdan içinde paketli minik hediyeler olan bir kutu aldım. “İlk önce bunu aç.” dedi hevesle. Paketi açtığımda Jules Payot’nun İrade Terbiyesi kitabı ile karşılaştım. Nedensiz çok sevindim. Ancak, paralel evrende tanışmışım ve bir türlü nerden anımsadığımı, neden sevdiğimi bilemiyor gibi bakıyordum kitaba. Dostum hatırlattı :’) Bu kitap o kitapmış. Düşününce hâlâ içimden gülüyorum.
Yoğun bir okul dönemi ile beraber 2021 yılında elime aldığım ilk kitap olan Yüzüklerin Efendisi’ni hâlâ bitirmemiştim. Okul da bitmişti, yaz da gelmişti. İrade Terbiyesi’ni okuma heyecanıyla birlikte Yüzüklerin Efendisi’nin kalan sayfalarını bir solukta bitirdim. Kitabıma nihayet başlayabilecektim, üstelik ertesi gün beni bir tren yolculuğu bekliyordu.
Trende kitap okumanın zevki başkadır. Ankara treninde bir kitaba başlamak ise bambaşkadır. Gel gelelim ki yanımda heyecanla anlatacağı şeyleri birikmiş bir başka dost oturuyordu. Tren yolculuğu fısır fısır bol sohbetle geçti. Kitabımın ilk sayfasında yazan “İrade duygusal bir güçtür ve onun üzerinde etkili olmak isteyen her fikir tutkuya bürünmek zorundadır.” cümlesini arkadaşıma da okudum, içimden ise defalarca. Şu an kitabı bitirmiş halimin farkındalığı ile tekrar okuyorum. Velhasılıkelam o tren yolculuğu; kitabın ancak önsözünü okuyabildiğim, muhabbetle su gibi geçen tatlı bir yolculuk oldu.
Kitabı okurkenki bulunduğumuz ortam, çevremizde gelişen olaylar, zihnen yaşadığımız süreç, her şey birbiriyle öyle bağıntılı ki aslında. Belki de bu yüzden çok detaylı anlatasım geldi, bilmiyorum.
Esasında Jules Payot’yu memleketimde, bir sahil beldesinde okuyabildim. Kitap zihnimi açıyordu ancak bulunduğum ortam; doğasıyla, havasıyla, deniziyle beni öyle sarmalamıştı ki belki de o yüzden ayrı bir keyif aldım.
Başlarda okurken zorlanmadım değil. Her kitapta olduğu gibi tanıştığım yeni kavramlar vardı ve bazı cümleleri hazmetmek hakikaten zordu. O an yanımda olan kim varsa kafamı karıştıran paragrafı sesli bir şekilde ona da okuyordum, birlikte analiz ediyorduk. Her ne kadar ilk başlarda algılamakta zorlansam da çevremdekilerle kitabı muhakeme etme aşamasından çok zevk almıştım. Kitap ilerledikçe bahsedilen kavramlara daha çok hâkim oldum, yazarın anlatım diline alıştım ve sonlara doğru öyle güzel bir tat aldım ki…
Özgür irade kuramıyla tanıştım, dergi yazarlarımızdan İlayda Küçükafacan ile özgür irade kuramı ve stoacı düşünce üzerine keyifli bir sohbet de sıkıştırdık araya. Derin düşünmenin önemini başka bir perspektiften değerlendirdim. Bunu nasıl daha iyi yapabilirimi sorguladım. İrademizi etkisi altına alan ilkel dürtülerimiz, duygusallığımız, tembelliğimiz… Bunlarla başa çıkma yöntemlerimiz… İradem üzerinde ipler ne kadar elimde? Ben hangi noktadayım? Bunları sorguladım, derin düşünmeye gayret ettim. Notlar aldım. Jules Payot’yla aynı düşünmediğim noktalar olsa da çoğunlukla sorgulayarak, çok şey öğrenerek ve katılarak okudum. Okurken tüm sevdiklerim okusun istedim. Bazılarının başını çoktan ağrıtmaya başlamışımdır bile.
Derin düşünmenin sadece akıldan geçirmekle olmadığının farkına vardım. O konuyu zihnimize yavaş yavaş damıtmak ve uygulamak gerekiyor. Bu kitap vasıtasıyla öğrendiklerimi özümsemek ve derin düşünebilmek adına beni bu şekilde etkileyen her kitabım için ayrı bir analiz yazısı yazmaya karar verdim. Umarım devamlılığı sağlarım. Bu yazıyı yazarken de dergiye gönderme düşünceleri zihnimde pişmeye başladı. Eğer şu an okuyorsanız afiyet olsun. Derin düşünme için olan bu küçük adımım, umarım sizlerde de bir şeyler uyandırabilmiştir. Sevgili editörüm ve genel yayın yönetmenim bu yazıma belki şaşıracaklardır ama sevineceklerine eminim. Çünkü uzun yazıyı daha çok seven editör ekibine bendeniz şu ana kadar yarım sayfadan fazla süren yazı ne yazık ki gönderememişimdir, kısa ve öz yazıyı savunma davama hâlâ devam etsem de Temmuz ayının sonlarına doğru bitirdiğim bu kitap bana istemsizce bunları yazdırttı.
Sevgilerimle…
Teşekkür ederim Azra Kohen’e, Meleğime, Jules Payot’ya, kitabı sesli okuyup muhakeme ettiğim aile üyelerime, bu tatlı sahil beldesinde yokluğunda evinde kaldığımız rahmetli babaanneme…
* Payot, Jules (2020). İrade Terbiyesi. İstanbul: Koridor Yayıncılık. s.34.