Yazar: Ayşe Sena Önder.
“Bir çağda dünya görüşü olan şeyler, bir sonraki çağda saçmalıklara dönüşmüş, dünün ahmaklığı ise yarının bilgeliği olmuştur.”
–Sir William Osler
“Olanaksız”
Söz konusu bilim dünyası olunca kullanımı bir nevi sakıncalı olan kelime…
Tarihte, bilgide ve algıda yetersizliğini her seferinde unutan -çoğunlukla kabullenemeyen- insanlığın, çağının ilerisinde yorumlar yapan birçok insanı hayatından ettiğini çokça işitmişizdir.
Aynı bizim gibi okul yıllarında, geçmişte kabul görenlerin değişebildiğini fark edenlerden biri de Michio Kaku’ydu. Sihir, fantezi ve bilim kurguyla harmanlanmış çocukluğu onu, hayal ettiği şeylerin gerçekleşme ihtimallerini sorgulamaya sürükledi. Fizikle tanışması ve öğrendiği bilimsel kurallarla birlikte büyük hayranlık duyduğu Flash Gordon gibi fantastik dizilerin olanaksızlığını fark etmişti. Bununla beraber, olanaksıza olan hayranlığı onu, ileri düzey matematiği ve kuramsal fiziği öğrenmeye itti. Böylece bilgisizlik pençesinde spekülasyonlar yapmak yerine, geleceğin teknolojilerinin mümkün olup olmadıklarını fizik dünyasının içinde keşfe çıkabilecekti.
2008 yılında yayımlanan Olanaksızın Fiziği (Physics of the Impossible) kitabında Michio Kaku, yıllar sonra sıradan hale gelebilecek hangi teknolojilerin günümüzde “olanaksız” olarak kabul edildiğini, oluşturduğu 3 kategoride gözden geçiriyor. Bunlar:
1. Sınıf Olanaksızlıklar: Günümüzde olanaksız görülen ancak bilinen fizik yasalarına aykırı olmayan ve önümüzdeki birkaç yüzyılda değişikliğe uğrayarak mümkün olabilecek teknolojiler. En çok başlığı da şaşırmakla birlikte bu sınıf içerisinde görüyoruz. Bunlar; kuvvet alanları, görünmezlik, fazerler ve ölüm yıldızlar, ışınlanma, telepati, psikokinez, robotlar, dünya dışı yaratıklar ve UFO’lar, yıldız gemileri ve son olarak da antimadde ve anti evrenler.
2. Sınıf Olanaksızlıklar: Gerçekleşmesi mümkün olsa bile, binlerce veya milyonlarca yıl içinde olabilecek, fiziksel dünyaya dair algılayışımızın en kenarında bulunan teknolojiler. Işıktan hızlı, zamanda yolculuk ve paralel evrenler bu sınıflandırmada yer buluyor.
3. Sınıf Olanaksızlıklar: Bilinen fizik yasalarına aykırı düşen, mümkün oldukları takdirde fizik anlayışımızda ciddi değişimlerin yaşanacağı teknolojilerdir. Devridaim makineleri ve önsezi.
Yazar, ele aldığı konuları teknik ve zorlayıcı detaylardan arındırarak büyük bir oranda olabilecek en sade ve anlaşılır haliyle bizlere sunuyor. Yine de bunca budamaya rağmen -bilim dipsiz bir kuyu olduğu için- inanılmaz çeşitlilikte bilgi ediniyorsunuz. İsterseniz edindiğiniz yeni bilgiler ve yazarın hiç çekinmeden sunduğu, bilimin gerçekleriyle destekli hayal gücünü kullanarak bahsedilen alanlarda kariyerinize yön verebilirsiniz. Fizik dünyasından uzak kaldıysanız genel kültürünüze bir anda ciddi takviye yapması da cabası.
Kitabın okuma sürecinde en büyük destekçilerinden biri de birçok film, dizi ve kitaptaki olaylara anlatıda yer verilmesi. İzlediğiniz filmlerin bilimsel perspektifteki açıklamalarını görmenin verdiği keyif bir yana, daha önce bilmediğiniz içeriklerin, araştırmaların ve bilim insanlarının hakkında verilen detaylar da oldukça heyecan verici. Karşınızdaki bir bilim insanı olduğu için problemin boşluklarını ve tabi olduğu fizik kurallarını bilen birinin bakış açısıyla sunulan bir anlatı çok tatmin edici oluyor. İster istemez, izlediğiniz filmlerde yanınızda bir Michio Kaku olsun istiyorsunuz.
Detaylara inecek olursak, gelecek teknolojilerle ilgili birçok öngörü paylaşılmış, hatta 2020 yılı için kuantum bilgisayarlarında gelişmeler olacağı, Silikon Vadisi’nin müzeye dönüşeceği gibi olasılıklara yer verilmiş. Öte yandan, o dönemde henüz yeterli gelişmeye ulaşılmadığı için olsa gerek yapay zekaya neredeyse hiç girilmemiş. Eskiye dair karşılaştırmada özellikle robotlar, yapay zekâ ve nörobilimde yaşadığımız gelişmelerin bilim insanlarının o dönemdeki tahminlerinin ötesine geçtiğini görebiliyoruz.
Peki neden ışınlanma, lazer topu, uçan araba gibi teknolojiler beklenen gelişmeyi gösteremedi?
Neredeyse her seferinde kilit noktanın enerji olduğunu görüyoruz. Sayısal verilerle ifade edince idrak edilemeyecek derecede büyük miktarda enerjiye ihtiyaç var. Ömrümüzün sonuna gelmeden uzak mesafedeki bir gezegene gidebileceğimiz uzay gemisinin yakıt problemi bir yana, lazer tabancası yapmak istesek dahi taşınamayacak büyüklükte bataryalara ihtiyaç duyuyoruz ya da silahın, bahçe hortumuyla çimleri sularcasına bir görüntüyle güç kaynağına bağlı olması gerekiyor. Dolayısıyla her seferinde, karşılanması şimdilik mümkün olamayan bu yüksek enerji ihtiyacına toslayan bilim dünyası, arzu ettiği gelişmeyi bu alanda gösterememiş olabilir. Bunun yerine yapay zekâ gibi nispeten yeni teknolojilerde ilerleme kat edilebilmesi doğal akışın bu tarafa kaymasına neden olmuş olabilir.
Kitapta göze çarpan bir diğer husus, yazar bir bilim insanı olarak asla bir şeyi kesinkes reddetmiyor ve olabilirlik çizgisinde bırakıyor. Bunun yanında gördüklerimiz konusunda yanılma ihtimalimizi göz önünde bulundurarak nasıl yanılmış olabileceğimizi, olasılıklar ve mantık süzgecinden geçirerek seçenekler sunuyor. Örneğin UFO gördüğünü sanan masum köylü senaryolarında Venüs gezegeni, radar yansımaları, çeşitli atmosfer olayları olabileceğini ya da dedenin eline tabak tutuşturan Arif Işık’ın yaptığı gibi bariz hilelerle karşılaşılabileceğini söylüyor. Devletler tarafından toplanan verilerin %95 kadarının bahsettiği yanılgılar olma olasılığı yüksek, ancak geri kalan bulguların birden çok ve sağlam kaynak tarafından onaylandığı olaylar da yaşanmış. Ne yazık ki tekrarlanabilir sonuçlar sunacak fiziksel kanıtlara ulaşılamaması sis perdesinin dağılamamasına sebep oluyor.
Gelmiş geçmiş tüm bulgulara bakarsak görüyoruz ki günümüzde “olanaksız” görülen şeylerin yüzyıllar sonra değişime uğramayacağının garantisi yok. Bu nedenle “olanaksız(impossible)” yerine şüphe kırıntıları barındırsa da gelişime her daim aralık bir kapı bırakan “olasılıksız(improbable)” kelimesi yaşadığımız evrene daha çok yakışıyor gibi görünüyor.
Teşekkür: 30 Nisan akşamı gerçekleşen söyleşimize katılan tüm katılımcılarımıza ve bu yazının çıktığı atmosferde yer alan Ali Emre Demirci, Berre Arslan, Burhan Bahadır Kibar, Esra Nalbantoğlu, Haluk Ovacık, İlayda Küçükafacan, Mina Çekin, Oğuzhan Akbaş ve Şeyma Tombul’a çok teşekkür ederiz.
Kitap içerisinde, birçok kitap ve film hakkında Michio Kaku gözünden değerlendirmeler ve yorumlamalar yapıldığından bahsetmiştik. Bu içerikleri kitaptan sonra yeniden gözden geçirmek ya da baştan keşfetmek istetseniz aşağıdaki listemizi sizler için derledik.
Kitaplar:
Filmler:
Diziler: