Diken
Mart 3, 2021
Red
Mart 3, 2021

Yaşamsal Sıvılar – Altı Bardakta Dünya Tarihi

Yazar: Ayşe Sena Önder.


Tarih…

Beni her daim zorlayan, salt bilgi ve ezber sisteminde yetişmemin de katkısıyla(!) asla öğrenemediğim ve sıkılıp kaçtığım bir alan oldu. Çağlar, medeniyetler ve savaşlar üzerinden sınıflandırılmasına alıştığımız bu alanda, radarımıza girerek bizleri bambaşka perspektiflerde keşfe çıkaran bir kitapla karşılaştık.

Bira, şarap, damıtık içkiler, kahve, çay, kola… Tom Standage, Altı Bardakta Dünya Tarihi kitabıyla dünya tarihinin akışını dönem hakimiyetlerine göre altı farklı içecek üzerinden bizlere sunuyor.

MÖ 10.000 civarında Mezopotamya’daki insanların göçebe yaşamı terk edip tarıma, dolayısıyla da yerleşik yaşama geçmesiyle birlikte kaçınılmaz son olarak “biranın keşfi” gerçekleşiyor.

Havadaki yabani mayaların tahıl çorbasındaki şekeri mayalaması sonucu ortaya çıkan bira, eski çağlarda günümüzden biraz farklı tüketiliyordu. MÖ 4000’den kalma Tepe Gawra’da bulunan resim yazıda, ortak bir kaptan kamış ile birasını paylaşan iki kişi tasvir ediliyor. Bu durum bir zorunluluktan ziyade tercih, hatta gelenek haline gelmiş, çünkü o çağlarda bira içerisindeki partikülleri süzebilecek ve içeceği paylaştırabilecekleri aletleri olmasına rağmen baştan beri gelen bu paylaşımcı ritüeli devam ettirdiklerini görüyoruz. Sosyal ortamlarda kadehlerin tokuşturulmasının, kadehlerin ortadaki bir kap biçiminde birleştirilmesini simgelemesi de öğrendiğim bir başka keyifli detay oldu.

Bira gibi şarabın da keşfi, net bilinmemekle birlikte çok eski çağlara dayanır. Arkeolojik kazılara göre MÖ 9000 ila 4000 arasında, Zagros Dağları’nda üretilen şarabın Yunanlara ulaşmasıyla birlikte çok önemli kültürel ve düşünsel inşalar gerçekleşmiş ve bu, Romalılar döneminde de yaygınlaşmaya devam etmiştir. Ancak Roma’nın çöküşü ve Müslümanlığın yükselişiyle birlikte Doğu’daki bilginler tarafından geliştirilen damıtma yöntemiyle elde edilen yeni içki türleri ortaya çıktı. Bira ve özellikle de şaraptaki entelektüel kodların dışında kalan viski, rom gibi damıtık içkiler; yüksek alkol oranları ve hızlı sarhoş etme özelliğiyle ön plana çıkıyor. Hatta sarhoş olmayı üst tabakanın bir lüksü olarak gören burjuvazinin, sömürü altındaki halkın “üç beş kuruşa sarhoş olmasını” hazmedemediğini bile gördük.

Sömürü ve coğrafi keşiflerin hakim olduğu bu dönemin ardından kahvenin eşlik ettiği Akıl Çağı’na teşrif ediyoruz. İnanılmaz bir ağı olan Avrupa’daki kahvehaneler, döneminde üniversitelere tercih edilir hale gelmiş hatta borsanın doğuşuna önayak olmuştur. Tabii her şeyin olduğu gibi kahvenin de karşıtları vardı. En dikkate değer itirazlardan biri de kocalarının “verimsizleştiğini” ve  “tüm ırkın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” olduğunu söyleyen Londralı kadınlardan geldi. Üstüne üstlük Kral II. Charles tarafından “komplo kurmaya uygun yerler” olması gerekçesiyle köstek olunmaya çalışılsa bile sosyal, ticari ve siyasal yaşamın merkezi olan kahvehaneleri kapatmaya güçleri yetmemiştir.   

İngiltere gibi bazı Avrupa ülkelerinde ise Çin’den ithal edilen çay, kahvenin yerini aldı. Çin’de ortaya çıkışı, yaygınlaşması mistik ve pozitif yansımalar bıraksa da kitapta bahsedilen tüm içeceklerde olduğu gibi çay da işçilere emeklerinin karşılığı olarak verilen bedellerden biriydi. Dolayısıyla ciddi bir sömürünün hikayesi burada da karşımıza çıkıyor. (Iroh Amca’ya saygılar…)

Günümüze en yakın ve son içkimiz olan kola ise yine kitaptaki tüm içecekler gibi sağlığı destekleyici, tedavi edici mucizevi içecek söylemleriyle ortaya çıkan ve ilerleyen süreçte küreselleşmenin zirvesine oturarak en çok bilinen alkolsüz içki haline gelmiş. 1886’da Atlanta’da yaşayan bir eczacı olan John Pemberton, uyarıcı koka yaprakları (bağımlılık yapıcı etkisi sonradan keşfediliyor ve formülden çıkarılıyor) ve oluşturduğu kolayı karıştırarak Coca-Cola’yı ortaya çıkarmış. Topluma yansıtılan mitler çok daha farklı ve sempatik olsa da özünde bilinçli çalışmalar sonucu ortaya çıkan bu içeceğin, askeri gücü arkasına alarak yürüttüğü kampanyalarla gelmiş olduğu nokta takdir edilesi.

Olayların çok daha derin ve detaylı anlatımını bulabileceğiniz bu ilgi çekici kitaba mutlaka bakmalısınız. Su savaşlarında görüşmek üzere…

Teşekkür: 31 Ocak akşamı gerçekleşen söyleşimize katılan Burhan Kibar, Esra Nalbantoğlu, Fatih Şahin, İlayda Küçükafacan, Mina Çekin, Muhammed Akaca, Oğuzhan Akbaş, Özge Efeyurtlu ve Sumru Günaydın’a düşüncelerini bizlerle paylaştıkları ve bu yazının ortaya çıkmasına katkı sağladıkları için teşekkür ederim.



Paylaşmak Güzeldir:

Simurg Seçki
Simurg Seçki
Seçki; sohbet ederek birlikteliğin ve paylaşımın keyfine varan gençlerin bunu, kitaplar aracılığıyla entelektüel pencereden de sürdürme motivasyonu ile ortaya çıkardığı bir Simurg Derneği projesidir. Zihin inşası mottosu ile yola çıkan Seçki'de her ay; mitoloji, felsefe, sanat gibi farklı temalardan seçtiğimiz bir kitabı okuyor ve Simurglular ile söyleşiler gerçekleştiriyoruz. Yazılarımızda ise biraz kitaplardan biraz da Simurgluların zihinlerinden ağımıza takılanları bulacaksınız.