Ockham 14. Yüzyılda yaşamış Oxford geçmişi olan ünlü orta çağ düşünürlerinden biridir. En ünlü öğretilerinden biri olan günümüzde ‘ Ockham’ın Usturası ‘ olarak gelmiş olan düşünceye göre; herhangi bir konu ve bir olayda ya da verilmesi gereken bir kararda karışık, fazlalık yaratan tüm detayları kestirip atıp, sadece işe yarayan öğeler üzerinden ilerlemek doğrudur. Kalabalığa yer yoktur. Sadelik ve basitlikten yanadır. Dolayısıyla her açıdan biraz minimalizm de içerir diyebiliriz.
Eve kapandığımız, her yönden yabancı olduğumuz bir süreçteyken düşündüm de orta çağdan günümüze kadar açık kalan bir pencere olan Ockham’ın Usturasından baksak bu günlere, bu zorlu sürece… Çünkü yeterince ekmek yaptık, yeterince canlı yayın izledik, yeterince challenga a tabi olduk, yeterince isyan ettik, yeterince duyarlı yeterince duyarsız davrandık, yeterince vs. vs. Aslında farkında olmadan elde ettiğimiz özgürlüğü fazlasıyla kalabalıklaştırdık. Hoş, özgürlük olduğunun da farkında mıydık? İşte tam da buradan açmak istiyorum Ockham’ın kapısını. Özgürlüğü hep dış dünyada arayanlar olduk. Oysa özgürlük evimizdi, sağlıklı olmaktı, sevdiklerimizle olmaktı. Şimdi yavaş yavaş bunu görebiliyor muyuz? Her gün şikâyet ettiğimiz trafikten kurtulmuş, belki de yıllardır bu kadar birlikte vakit geçirmediğimiz ailemizleyiz. Büyük bir istekle aldığımız onlarca kitabı okuyabiliyoruz. Zaman ayırıp konuşamadığımız yakınlarımızla, arkadaşlarımızlayız şimdi. Ockham’ın usturası bunları gösteriyor işte bize. Sürecin zorluğundan isyan edenlerin, sıkılıyorum edalarıyla süreci zorlaştıran, karmaşıklaştıranları değil. Az uyku, az yemek, az eğlence, az art niyet, az gereksiz sohbet, az enerji kaybıyla asıl farkında olmamız gerekenlere odaklıyor bizleri.
Söz konusu moda olunca hep bir eskiye dönüş olduğu gibi sanırım düşünce yapılarımız ve hayat felsefelerimizin içine de biraz eskilerden koymak gerek. Daha çok sadelik, daha çok dikkat, daha çok sükûnet şu zamanlarda lazım olan temel gerekler.