Bu yazı mayıs ayına ait hikâyemin devamı olacaktı. Fakat bazen bazı hikâyeler zannettiğimiz kadar kolay anlatılamazlar. Hele de içinde bizden bir parça taşıyorsa. Dışarıda gördüklerimizi anlatmak içimizde olup biteni anlatmaktan çoğu zaman çok daha kolay olabiliyor. Bugün size bu yazıda neler hissettiğimi, anlatsaydım anlatabileceklerimi, neden bu yazıyı yazdığımı sanırım kısaca bana ait şeyleri sizinle paylaşmaya geldim.
Dil, bilimi olan çok önemli bir konu. İletişimimizin, ifade edişlerimizin temeli. Fakat hayatta bazen öyle anlar olur ki yaşadığımızı ifade edemeyiz. Belki edebi dili kuvvetli bir yazar değilim. Zaten yazılarımda ana odağım da yazı dilimin iyi oluşundan çok aktarım odaklı. Ben burada kendimle ilgili şeyleri size aktarmayı ve sizden de geri dönüşler almayı seviyorum. Arada oluşan o akışkan bağı ve plansızca hayatın, kişiliğimin ve yaşantımın getirdiklerini harmanlamayı seviyorum. Sanırım hala kendime hiçbir şeyin uzmanı diyebilecek yetkinlikte bakmıyorum. Fakat deneyimler insanlar olarak hayatımızın ve bizi biz yapanların en temeli.
Mayıs ayında anlattığım hikâye yarım kalmış bir hikâye. O nedenle biraz açılmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Hikâyenin baş kahramanı şiddet gören bir kadın. Ve o kadar uzun süre şiddet görmüş ki artık şiddet anlarında o andan kaçmayı öğrenmiş. Belki saklandığı, belki canının yakıldığı anlarda ayaklarına değen yeni ıslanmış çimlerin serinliği ona iyi hissettirmiş. Hayalleri onun kurtarıcı melekleri olmuş. Ama hep aynı hayale sığınmış. Çünkü aslında bu bir refleks olmuş onun için, oturup normal bir hayalden farklı olarak bir hissizlik hali gibi daha çok. Yaşadığı kötülüğün gerçekliğinden kaçışını temsil etmiş. Hikâyenin devamı gelseydi hikâyenin başını anlatırdım muhtemelen. Yıllarca kendisine güçsüz olduğunu söyleyen ve zamanla yavaş yavaş onu önce sevdiklerinden sonrada kendinden uzaklaştıran bir insanla nasıl yaşadığından bahsederdim. Şimdiki zamanda Yasemin’e sorsanız, artık ne kim olduğunu ne de ne istediğini bilir durumdadır. Elinden alınan kapı kilitleri ise hayatında kontrolünü bıraktığı ona ait son şeydir. Yapayalnız ve hep aynı kısır döngüde, sanki o adamın zihninin içinde bir yerlerde sıkışıp kalmış bir kadın. Hikâyede önemli olan nokta Yasemin’in o an yaşadığı şiddet değil, o an da onu o şiddetin içinde çaresiz hayalleriyle suskun bırakacak yıldırıcı yıllardır. İlk tanıdığında sadece kıyafetlerken sorun bir yerden sonra sorundan bağımsız evin bir eşyasından farksızca öfkesine maruz kaldığı bir nesneye dönüşür. Ve hikâyenin yazılamayan acıklı sonunda ise Yasemin ne kadar dönüştüyse karşısında ki bir o kadar aynı kalır. Ve hiçbir özür ya da hediye yeni bir başlangıcın temeli olamaz sadece geçmiş yaraların üstüne sürülen bir fondöten misali akşam yatıncaya kadar kusurları kapatmaya çalışır.
Sanırım biraz cesurca davranıp hikâyeden çıkmam gerekli. Burada ifade edeceğim duygular o kadar yoğun ki güzel ifade edemezsem lütfen beni mazur görün.
– Ben Türkiye de yaşayan üniversiteden mezunu olmak üzere olan 23 yaşında bir kadınım. Yaklaşık bir yıl önce bir ilişkiye başladım. Önce fikirlerimden sonra kıyafetlerimden, yürümemden ve bana ait her şeyden zamanla uzaklaştırıldığım, yalnız ve korktuğum günlere uzanan bir süreç yaşadım. Sürecin başında sözel olarak sürekli kadın olduğum için eşit olmadığım ve alttan alta ne yaparsam yapayım edepli olmam gerektiği vurgulamalarına maruz bırakıldım. Bana ait her şeyi paylaşmak zorunda kaldım. Güvenilmez ve ikiyüzlü muamelesi gördüm. Sürekli bunu kanıtlamak için anlamsız fedakârlık ve şeffaflık gösterdim. Elimden banka şifrelerime kadar özel her şeyim alındı. Bütün bu psikolojik şiddetin ardından artık korkar hale geldiğimde sokaklarda itildim, insanların önünde suratıma bağırıldı ve tenha köşelerde ölümle tehdit edildim. Sayamadığım kadar kez yolum kesildi. Kapımda sabahlara kadar tehditle beklenildi. Hayatımda ilk kez bayıldım, insanlardan ağlayarak yardım istemek zorunda kaldım. Ve daha anlatmakta zorlanacağım nicelerine maruz kaldım.
Bugün burada bunu sizlerle paylaşmamın birkaç nedeni var:
Yazabileceğim milyonlarca madde var fakat bunların daha önemli olduğunu düşünüyorum. Yaşadığım bu şiddeti burada paylaşmak benim için çok değerli. Her ne kadar anlatmak kötü hissettirse de paylaşmış olmanın hafifliği ve en önemlisi sizlerin bu yazıyı okuyarak yaşadığım şeyin şahidi olmanız bana tekrardan değerli hissettiriyor. Son olarak birkaç teşekkürle bitirmek istiyorum;
Kendiniz sevmeyi unutmayın.