Anahtar
Nisan 3, 2020
‘Korkunç İvan Oğlunu Öldürüyor’ Üzerine
Nisan 3, 2020

Zihin Dünyamız

Konuk Yazar: Ceyhun Şengünün


 

Kötülük sizce nedir?

Aslına bakarsanız tanımlaması güç bir olgudur. Nedeni de yıllar önce kötü olan bir olayın ya da bir kuralın, yıllar geçtikçe normunun değişebilme özelliğinden kaynaklanmaktadır. Aslına baktığımız zaman soyut bir kavramdır. Bu yüzden yine tanımlamakta güçlük çekeriz. Ünlü bir yazar bir sözünde “Kötülük karışımızdaki kişiye, kendi çıkarımız uğruna olumsuz bir davranışta bulunmak” olarak tanımlamaktadır. Kötülüğe başka bir açıdan bakacak olursak bir menfaat ve çıkar kavramlarının oldukça belirgin olduğunu görmekte gibiyiz.

Peki ya iyilik?

İyilik nedir sana göre?

İyi olma hali mi?

Tanımlamakta biraz güçlük çekiyoruz bu kavramı da… Kötülüğün zıttı veya başkasına bir yardımda bulunmak, bir yol göstermek gibi onlarca şey sıralayabiliriz. Aslına bakarsanız iyilik de kötülük de söylediğimiz gibi zaman içinde değişkenlik gösteren normlar içerir.

İki kavramı da tanımlarken zihnimizden ne kadar çok fazla şey geçti, neler düşündük… Bu kadar basit görünen iki kelimenin belki de tanımını yapamadık. “Ya bu şey işte hımm…” gibi kaldık belki de boşluğa bakarak değil mi?

Merak etme, sıkıntı yok. Aslında pek genel geçer tanımı da yok, çünkü bir nevi soyut kavramladır her ikisi de. Soyut kavramları zihnimizin yorumlaması, türetmesi, tanımlaması aslında çok zordur. Beyin kendi içinde tanımını yapar ama kelimelere dökmesi zordur bunu. Hani derler ya “biliyorum ama anlatamıyorum…” işte bazen tam olarak bundan bahsederiz. Geçenlerde bir etkinlik sırasında, aklımızdan bir soyut kelime seçmemiz istendi. O soyut kelimenin bittiği harf ile de yeni bir kelime… Böyle sıralayabildiğimiz kadar en yüksek sayıda kelime zinciri yapmamız beklendi. Bir süre sonra herkes etrafına bakınmaya başladı çünkü bir yerde herkesin kelime stokları tıkandı. Zihin, kendi bildiği bazı kelimelerin tanımını dahi yapamadı. Ardından aynı şekilde somut kelimelerle aynı olay yapıldığında ise birbirinden farklı kalıplar ve zincirler çıktı ortaya. Her yeni kelime, yeni bir cisim çıkardı adeta ortaya. Bunu kendi kendinize muhakkak denemenizi tavsiye ediyorum ki o zaman söylediklerim hakkında düşünmek çok daha keyifli hale gelecektir.

Hayatımıza baktığımızda bütünüyle somut olaylar üzerine mi kurulu peki? Yoksa soyut olaylar üzerine mi?

Aslında yaşamımızda bir somut olay, soyut olayı beraberinde getirir. Bir kadın ve bir erkek aşkı getirir ve bir soyut anlam çıkarır ortaya veya beynin içindeki düşünce, yine somut bir varlıktan soyut bir kavrama dönüştü olay. Böyle böyle sıraladığımız zaman inanın o kadar çok farklı olaylar dizisi çıkıyor ki karşımıza. Bir nevi beyin jimnastiği de yapmış oluyoruz. Özellikle bu tip bir somut-soyut çalışması küçük yaş grubuyla yapıldığı zaman müthiş bir dünya çıkıyor ortaya. Nedeni; bir çocuğun hayal dünyası yetişkin bir insana göre oldukça zengin ve ütopik seviyede olmasından dolayı her şeyi hayal etme ve hayal ettiği düşünce kalıplarına kimlik inşa etmekte problem yaşamamaktadır. Bu açıdan bakıldığında acaba insan yaş ilerledikçe hayalindeki nesneleri ve düşünceleri mi yitiriyor? Nedir onun zihninin içindeki dünyayı körelten o sebep?

Yaşama bakış açısı, hayattaki amacı, çevresi, yaşadığı coğrafya… Yine o kadar çok şey sıralayabiliriz ki ve her bir birey yine farklı nedenler yazacaktır iyilik ve kötülüğü açıkladığımızda ki gibi. Yaşamın tanımını herkesin farklı şekilde yapabildiği şu dünyayı herkes gibi sıradan yaşamamak da senin elinde. Herkesin tek bir şekilde bildiği kavram gibi yaşamak da… Büyümek evet çok güzel ama içimizdeki o düşünce dünyası zengin olan çocuğu kaybetmeden büyümek, çok daha güzel olur değil mi?

İçinizdeki tatlı, sevimli çocukla birlikte büyümeniz dileğiyle…

Hoşça kalın.

 



Paylaşmak Güzeldir: