‘Korkunç İvan Oğlunu Öldürüyor’ Üzerine
Nisan 3, 2020
Karma
Nisan 4, 2020

Gerçekliğe İlk Adım

Sanıyorum belirsizliğin ciddi anlamda güçlendiği ve net gözükebilen bütün eylemlerin inanılmaz anlamlı olduğu günlerdeyiz. Çünkü gidişatını tam olarak çözümleyemediğimiz, araştırmaların ve istatistiklerin doğrultusunda öngörüler oluşturabileceğimiz bir olayla karşı karşıyayız. Evet, hepimiz duymaktan sıkıldığı, etkilerinden bunaldığı ve negatif etkilenmemek için uzak durduğu Covid-19 gerçekliğinden bahsediyorum. Ancak izin verin sizinle bu durumu biraz daha farklı bir şekilde ele alalım. Bu süreci nasıl kazanarak ve güçlü tamamlayabileceğimizi düşünelim.

 

“Pan’ın Normları” yazı serisi ile aslında analiz edebileceğimiz çok fazla nokta var. İnsanların sorunları küçümsemek ve tanımlamakta zorlanması gibi. Arzu ve güç peşinde koşarken toplumların eksikliklerini görememiş olmamız gibi. Mücadele ederken başkalarını unutabilmemiz ve kendimize de ihtiyacımız olanı veremeyişimiz gibi. Bunlar şu anki durumumuzun nedenlerini anlamak hususunda en temel sorgulamalardan birkaçı. Her ne kadar üzerine deli dolu konuşmak istesem de hepimiz sorunun kaynağını ve etkilerini konuşmaktan çok sıkıldık. Dönüp baktığımızda hepimiz evlerimizde oturmuş zaman geçirmeye çalışıyoruz. Ki bu sayede sahada mücadele eden sağlık çalışanları, lojistik çalışanlar, idari sorumlular ve düzeni koruyucular işlerini düzgün yapabilsinler. Onlara kolaylık sağlayabilelim ki bu süreç en kısa sürede tamamlansın ve biz de o noktaya kadar dirayet gösterebilelim. Peki nasıl gösterelim? Gölgede kaldığımızı hissettiğimiz bu belirsizlik günlerinde ışığı görmek ve ilerlemek nasıl mümkün?

 

İlk adımı atalım ve gerçekliği kabul edelim. Bunun için de sizinle bir kriz metodolojisi paylaşacağım maddeleyerek. Ardından üstünden giderek, yaşadığımız şu günleri yorumlayabileceğimiz bir pencere daha eklemeye çalışacağım. Bir kriz yaşandığında izleyebileceğimiz adımlar:

 

  1. Tanım: Sorunu tanımak, bilimsel yönleri ile araştırmak, medyanın sunduklarından bağımsız olarak bilimsel veriler ile sorunu anlamak ve gidişatını gözlemlemek. Mesela koronavirüs demektense bunun büyük bir virüs ailesi olduğunu ve şu an dünyayı etkileyen alt türünün Covid-19 adına sahip olduğunu bilelim.
  2. Kabul: Tüm detaylarını hakim olmak ile kabul etmek çok farklı konseptler. Tanımlanan sorun ile ilişkimizi değerlendirilmeli, çevremize olası etkileri, hayatımız üzerindeki olası etkileri düşünülmeli ve gerçeklik içselleştirilmeli. Korku ve panik edinelim demiyorum. Kolay ya da zor aşabileceğimizden şüphemiz olmasın.
  3. Pozisyon: Tanımlayıp kabul ettiğimiz bir sorun için sadece izleyici de kalmamalıyız. Kabiliyetlerimiz, ihtiyaçlarımız ve isteklerimiz doğrultusunda doğru pozisyon almak büyük bir sorumluluk. Hem kendimiz için hem toplumumuz için. Bu sayede güncel akışın bir parçası da olabiliriz.
  4. Adaptasyon: Tanıyorum, içselleştirdim ve pozisyonum da böyle olacak demekle de bitmiyor. Bilinmezlikler ve belirsizlikler arasında motivasyonumuzu sağlamak oldukça zor olacaktır. Bundan ötürü belirlediğimiz pozisyona yerleşmek zaman alacaktır. Adım adım ilerleyip adapte olmamız gerekiyor.
  5. Mücadele: Pozisyonunuzdasınız ve adapte oldunuz. Artık mücadele etmelisiniz. Demotive olmamak için önlemler almalı, motivasyonunuzu korumak için yöntemler geliştirmeli ve sabırlı olmanız durumunda mücadelemizin her dakikasının değeceğine inanmalısınız. Çok da anlamı yok gibi boşluklara düşmemeye gayret etmelisiniz. Bu tür bir boşluğa düşüldüğü takdirde ise öz şefkatiniz ile kendinize anlayışlı davranmalı ve yeniden sürece dahil olmaya çalışmalısınız.

 

Şimdi gelin bu adımlar ışığında Covid-19’u, durumumuzu ve yapabileceklerimizi ele alalım. Bunu da oldukça basit bir dille yaparak bu olayı zihnimizde basitleştirmeye çalışalım.

 

Sorunumuzun adı Covid-19 ve bu pandemi haline gelmiş bir virüs türü. Oldukça bulaşıcı, gizli kuluçka süresi ile sinsi ve yeterli önlemlerin alınmaması durumunda öldürücü etkiye sahip. Şu an için nereden başlamış olduğu o kadar da önemli değil. Çünkü artık bu virüs her yerde ve hepimizin ortak sorunu. Kuluçka süresince herhangi bir hastalık belirtisi meydana gelmezken virüs yine de bulaşıcı etki göstermekte. Bundan dolayı hepimiz hijyen ve korunma yollarında her geçen gün daha da dikkat ediyoruz. Temizlik, dezenfeksiyon, sosyal mesafe, yayılımı engelleyici seyahat kısıtlamarı, gönüllü ev karantinası ve zorunlu ev karantinası olmak üzere belli başlı önlemlerin gelecekte daha da fazlası olacak şekilde alınmaya başladığını görebiliyoruz. Herkesin kafasında çok temel bir soru var. Ne zaman geçecek bu salgın? Bunun birçok teorisi var. Virüsler canlı vücutlarda yaşayabildiği için zaman ilerledikçe virüs nesilleri arasında evrimlerin gerçekleşeceği ve canlıyı öldürmeden vücudunda yaşayabileceği bir forma kavuşacağını söyleyen bilimsel yorumlar var. Bize göre zaman akışını farklı yaşadıkları için belki de 24 saat içinde birkaç kez nesil değiştirebilen varlıklardan bahsediyoruz. Bu yüzden bu tezin gerçekleşmesi durumunda bu evrim süreci onlarca yıl sürmeyecektir. Ancak yapısal formu gereği her zaman etkisini koruyacağını ve zamanla insanların bağışıklık kazanacağını söyleyen tezler de var. Her halükarda yayılımın devam edeceği, vaka sayısının artacağı, ölüm sayısının yükseleceği, her ülkenin bir tepe noktasına ulaşacağı, sonrasında zamanla azalacağı, bir noktada bağışıklık edinilmesinin veya tedavi bulunmasının bu durumu normalleştireceği varsayılıyor.

 

Sorunu daha iyi anlayabilmek için son iki yıldır aktif takip ettiğim Kurzgesagt – In a Nutshell kanalının Covid-19 il alakalı hazırlamış olduğu videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Altyazı Türkçe seçeneği bulunuyor.

 

Aslında bakacak olursak yukarıda anlattıklarımı birçoğumuz uzun süredir biliyoruz ama şu an daha farklı bakıyoruz. Çünkü şu an evimizdeyiz. Herkes evine kapanmış bir şekilde sürecin ilerlemesini bekliyor. Ne oluyor, ne bitiyordan ziyade ne olacak, nereye doğru gidiyoruz diye sorguluyoruz. Hatta evde geçirdiğimiz birkaç günün ardından çoğumuz bu yaşadıklarımız gerçek mi diye bile sorgulamış olabilir. Sabah uyanıp bir markete gideyim düşüncesini hızlı bir şekilde güvenli mi sorusu ile pekiştirmiş ve dışarısının eskisi ile aynı yer olmadığı farkındalığı ile yutkunmuş olabiliriz. Evet, kabul edelim evimizdeyiz, dışarısı güvenli değil, mesleki sorumluluğu ile dışarıda çalışması gerekenler var ve mesleki açıdan dışarıda olmaması gerekenlerin ise evde oturup yayılıma katkıda bulunmama sorumluluğu var. Evet, bu süreç kısa sürmeyecek, tam anlamıyla virüsten kurtulmuş bir ülke yok, hatta tepe noktasına ulaşmış ülke sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor, tam tersine her yerde yayılımı artış trendi içerisinde ve ülkemiz sadece başlangıç seviyesinde. Korkmalı mıyız? Hayır. Bunları kabul edelim ki, en kötüsüne hazırlanma fırsatını yakalayabilelim. Gündeme göre hareket etmek her an durumun daha da kötüleşmesine neden olabilir. Neden en kötüsüne hazır bir şekilde gündemin sona ulaşmasını beklemeyelim ki? Bu açıdan yaklaşmanın çok daha güçlü olduğuna inanıyorum.

 

Kabul edelim, gerçekliğimiz artık Covid-19 ve bu uzun bir süre devam edecek. Vakaların inanılmaz seviyede artacağını, ölümlerin de çoğalacağını ve ilelebet bu durumun sürmeyeceğini bilelim. En kötüsüne hazırsanız eğer gündemi takip etmeyi sınırlandırın. Çünkü siz en kötüsünü hazırsınız! En kötüsüne doğru ilerlerken her dakika üzülmeniz sizi sona hazırlamaz. Unutmayın, en kötüsü gerçekleştiğinde, yeni normlardan oluşan bir hayatın da başlangıcı olacak. Oraya hazırlanmalısınız. Bu hazırlık sürecinde sizi korkutmayacak ama hakimiyetinizi de koruyacak sınırlı bir takip geliştirmek en sağlıklısı. Bu konuda size Teyit’in Covid-19 Postası’nı şiddetle tavsiye ediyorum. Bu posta dizisine abone olarak haftada 2-3 kez öz ve net bilgilere ulaşabilirsiniz. Ayrıca tasarımı da oldukça tatlı. Süreci acı değil, daha nötr ve bilimsel takip etmekte fayda var. Duygularımızı biraz kontrol etmek için kendinize bu manipülasyonu yapmanızı tavsiye ederim.

 

Doğru pozisyon almak her türlü alanda kazandırır. Spor müsabakalarında da kazandırır savaşta da. Hatta ilişkilerde bile. Şu an yaşamış olduğumuz bu krizi yani Covid-19 sürecini de pozisyon alınacak bir durum olarak görün. Korunmak, devam edebilmek, korumak, katkıda bulunmak ve belki de kazanmak için pozisyon almalıyız. Bunun sizler de zaten farkındasınızdır. Ancak başı ve sonu olmayan bir durumda nasıl pozisyon alınır? Soyut süre sınırları oluşturarak tabi ki. Örneğin ben kendim için mart ortasında bir sınır belirledim. Dedim ki 1 Nisandan 30 Hazirana kadar salgın devam edecek. Görüyorum ki tam 90 günlük bir karantinam olacak. 30 hazirandan sonrası? Onu da haziran sonunda düşünürüz. Benim elimde artık tam 90 günüm var ve kendime 90 günlük bir plan oluşturabilirim. 90 gün süresince evimde olacaksam artık pozisyon da alabilirim. Size hemen pozisyon alınabilecek birkaç alan sayayım, eminim sizler farklı eklentiler ve çıkarmalar da yaparak kendinize özgü bir tablo oluşturabilirsiniz. Fikir vermek adına:

 

  • İş hayatım ne olacak?
    Çalışan birisi olarak uzaktan çalışma imkanım olacak mı ve bunu nasıl gerçekleştireceğim? Çalışma hayatım sona erecekse uzaktan nasıl bir gelir modeli oluşturabilirim?
  • Eğitim hayatım ne olacak?
    Eğitim hayatım devam ediyorsa uzaktan eğitim imkanım olacak mı ve ilk defa mı kendi başıma öğrenme süreçlerini yaşayacağım? Bunu nasıl gerçekleştireceğim? Okul devam etmese bile bir öğrenci olarak kendime bir öğrenim planı oluşturabilecek miyim?
  • Finansal durumum ne olacak?
    Gelir ve giderlerim neler? Önümüzdeki süreçte neler kazanabilirim ve nerelere harcama yapacağım? Hem harcamayı azaltmak anlamında hem de birikim yapmak anlamında ne kadar tasarruf yapabilirim?
  • Fiziksel durumum ne olacak?
    Eskisi kadar çok hareket etmeyeceksem eğer evimden nasıl egzersizler yapabilirim? Önceden vücut çalışıyorsam evden nasıl devam ettirebilirim ve bunun için hangi malzemeleri almam gerekir? Mental sağlığım için fiziksel durumumun önemini unutmamalı mıyımdır? Mı? Öyledir öyledir.
  • Ruh sağlığımın durumu ne olacak?
    İletişim kurmayı unutmamalı dijital yolları keşfetmeliyiz. Aile ile mi kalıyoruz yoksa kendimiz ayrı mı? Akrabaları, arkadaşları ve sevdiklerimizi unutmadan ısrarla hatırlayacağımız bir süreç yaşamalıyız. Telafi yöntemlerinin az olduğunu bilerek daha alttan alan, yumuşak ve anlayışlı iletişimler kurmaya dikkat etmeliyiz. Kalp kıracak bir dönemde değiliz. İnanın bana ben bunun hatasını yapmış birisi olarak mart ayımı korkularla tamamladım. Siz yapmayın.
  • Beslenme düzenim ne olacak?
    Evimde her zaman bir aylık yetecek malzeme var mı? Neyin ne zaman geleceği belli olmayan şu günlerde daha dikkatli bir şekilde malzeme yönetimi yapmamız gerekiyor. Aynı şekilde bizi motive eden, motive edeceğiz derken anlamsızca israfa neden olmayacak şekilde yemekler yememiz gerekiyor. Tasarruf yapmaya çalışırken ihtiyacımız olan besinleri atlamamaya özen göstermemiz gerekiyor. Hareket kabiliyetimizin sınırlı olduğunu bilerek aşırı yememeye, olası duygusal çöküntülerde beslenme kontrolü olabildiğince az kaybetmeye de gayret etmemiz gerekiyor.
  • Hobiler ve kişisel gelişimim ne olacak?
    Belki de en ballı olduğumuz ama çok da adıma atmadığımız bir alan. Hepimizin okumak için biriktirdiği kitaplar, diziler, filmler, yapılacaklar, hobiler, arkadaşlarımızın paylaştığı ve incelenecek olan öneriler… olmak üzere yapacakları var. Bu birikmişleri temizlemenin tam da zamanı. Çünkü herkesin evinde olduğu şu günlerde fark edeceksiniz ki insanlar zaman geçirmek için üretmeye de başlayacak. Yani yakında bu listelerin kabarması için çok seçeneğiniz olacak. Birçok arkadaşımız yayın yapmaya, yazılar yazmaya, listeler oluşturmaya ve üretmeye başlayacak. Sizlerle bunları paylaşacaklar. Ben zaten başınıza belaykan birçok arkadaşınız daha bela olacak. Bu konuda size de tavsiye vereyim. Siz de bela olun siz de üretin! Çünkü üretmek var olmak demektir. Şu sıralar tarzımız, adımız ve eski işlerimizle var olmak zor. O yüzden daha uzaktan, dijital ve içerik bazlı üretimlere el atabilirsiniz. Sanırsam hepimiz biraz Barış Özcan olacağız.
  • Gönül İşleri?
    Zor arkadaşlar zor. Aynı evde yaşamıyorsanız artık herkes uzak mesafe ilişki. Sabır diliyorum hepimize. Aşılamayacak bir durum değil. İlişkilerin sınanarak kendini kanıtlayabileceği bir fırsat demekte fayda var.

 

Yukarıda saydıklarımın haricinde daha pozisyon alınacak çok durum var. Şunu sakın unutmayın. Her şeyden önce kendinizi tanımalısınız. Bunun için son zamanlarda oldukça popüler olan Beyhan Budak’ın Kendini Tanımak İçin Sorman Gereken 12 Soru videosunu tavsiye edebilirim. Emin olduğum tek bir çıktı varsa o da salgın sonrasında herkes farklı biri olacak.

 

Adaptasyon ve Mücadeleyi birlikte ele almak lazım. Çünkü adapte olmak için de mücadele edeceksiniz. Aynı şekilde karşınıza çıkan yeni sınamalarla mücadele etmek için de sürekli adapte olmanız gerekecek. Bu ikiliyi bir noktaya getirmek ciddi bir zaman istiyor. Az önce size söylemiş olduğum 90 günlük planımı mart ortasında yaptığımı söylemiştim. Şahsen ben adapte olmak için tam 16 gün mücadele ettim. Daha yeni yeni erken uyanabiliyor, uyanık kalabiliyor, okuyor, yazıyor, izliyor, çalışıyor ve bağ kuruyorum. Pozisyon alırken kendim için oluşturmuş olduğum plan benim için çok önemliydi. Çünkü ben şu motivasyon ile hareket ettim:
– Covid-19 Salgını sona erdiğinde nasıl bir insan olmak istiyorum?

Bu soruyu her sorduğumda kendime yeni cevaplar verdim. Bir yere not ettim. En sonunda ise hep aynı cevabı veriyordum. Hedeflerimin bulunduğu planımı uygulamak istiyordum. Mevcut seviyemi bile koruduğumda kazanmış sayıldığım şu günlerde daha azı ile yetinemeyeceğimi fark ettiğim an, daha fazlasını edinmenin yollarını çizmiştim. Çağımızın getirdiği imkanları ve kütüphanemde birikmiş olan kitapları dinledim. Pozisyon almak konusunda örnek olarak sıraladığım ve daha fazlasını barındıran maddelerin hepsinde birikmiş olan ne varsa temize geçecektim. Yüklerimden arınmış, dinlenmiş, bilgi birikimi açısından ilerlemiş ve arkadaşlarımla dayanışma içerisinde sürecimi tamamlayacaktım. Böyle deyince süreci fazla romantikleştirmiş gibi gelebilirim size. Çünkü evet öyle yapıyorum. Ben mücadelemi kendim için hikayeleştirmeye karar verdim. Bu benim için romantik bir mücadele. Bu şekilde adapte olmayı başardım. Ben hikayemin bu bölümünü boş sayfalarla geçirmektense doldurmak istediğimi fark ettim. Motive oldum ve ilerliyorum.

 

Sonuç olarak hayat devam ediyor ve gerçekliğe ilk adım onu kabul ederek hazırlanmak oluyor. Onun içinde yaşamaya adapte olabilmek. Bunu önce kendimiz için yapmalı ardından çevremiz için gerçekleştirmeliyiz. Güçlü hissediyorsak toplumumuzu da düşünmeli ve yapabileceklerimizi sunmalıyız. İnsanları motive etmek, beslemek ve en önemlisi de ihtiyaçları için dışarıya çıkamayan/çıkmaması gereken büyüklerimiz için gençler olarak yardımcı olmak. Bunu da unutmayalım.

 

Görmeyi reddetmek yerine gözlerimizi açmayı ve gerçekten görmeyi tercih edersek ışığın peşinden de yürüyebiliriz.

 

Pan’ın Normları

Aslında planlamadığım bir yazı serisi oldu. Hikâye teması üzerinden ilerleyeceğim upuzun bir serüven tahayyül etmiştim. Ancak global ölçekte yaşanan COVID-19 salgınına kayıtsız kalmak bana çok uygun gelmedi. Çünkü yaşanılan süreci anlamak, mücadele etmek, yeni yaşam süreçlerine adapte olmak, değişimi takip etmek ve yeni toplum normlarını anlamak inanılmaz önemli. Bu süreçte kaç yazı olacağını bilmediğim bir seride olacağım. Her ay ele alınan farklı bir nokta ile bir bütün oluşturmaya çalışacağım. Bunu salgından ziyade bir tür vaka inceleme serisi olarak da görebiliriz; sonrasında dönüp okuyabileceğimiz, neler yaşandığını hatırlayabileceğimiz ve belki de farklı vakalarda yararlanabileceğimiz bir perspektif olarak. İyi okumalar diliyorum!

    1. Gerçekliğe İlk Adım
    2. Antitoksik Farkındalık-19
    3. Yeni Atmosfer
    4. Dijitalin Tesellisi


Paylaşmak Güzeldir:

M. Haluk Ovacık
M. Haluk Ovacık
Tutkusu hikayeler olan ve öğrenip gelişmek için yaşayan bir etki girişimcisidir. Hayallerini gerçekleştirmek için arkadaşlarının ideallerinin bir parçası olmaya özen gösterir. Hedefi davranışsal iktisat alanında uzmanlık geliştirerek ekolojik sürdürülebilirliğe katkı sağlamaktır. Kendisini toplumsal etkiyi hızlandırmak için gençliğe bulaşmış bir halde veya Simurg'u anlatırken bulabilirsiniz.