Bu yazımda sizlere Birleşmiş Milletler’in 2030 yılına kadar belirlediği Küresel Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden, benim nezdimde en önemlisi olan “Eşitsizliklerin Azaltılmasından” bahsedeceğim. Özündeki amaçtan sapmadan uygulanabilirse aslında ne kadar çok şeyi değiştirebileceklerinden bahsedeceğim.
Ben hayatımın hiçbir alanında bir eşitsizlikle karşılaşmadım diyen bir babayiğit var mı? Varsa tanışmak isterim doğrusu. Zira ben olduğunu düşünmüyorum. Çünkü hepimiz bir eşitsizliğin ortasına doğuyoruz. Bunu yaşadığımız coğrafyaya, politikaya, ekonomiye, ülkeye bağlamayacağım. Şimdilik.
İnsan tarih öncesinden beri hayatta kalmak için, yaşam kalitesini artırmak için çalışır. Bunu başarabilmesinin yegâne yolu ise gücü elinde bulundurmaktır. İnsan fıtrat üzerine yaratılmıştır. Gücü arzulamak da fıtratımız gereğidir. Buradan konuyu nasıl bağlayacağım sorusu takıldı aklına, doğal. Şöyle, monarşilerde yahut istibdat (despotizm) devletlerinde kimse ama hiç kimse eşitlik arzu etmez. Böyle bir şey akıllarına bile gelmez. Çünkü herkes diğerlerinden üstün olmaya çalışır. Yedi göbek köle olanlar, ağır şartlar altında çalışanlar ya da küçük tüccarlar bir gün diğerlerinin efendisi olarak o bataktan çıkmak için didinip dururlar. Yoksulluklarının ne zaman biteceğini bilmezler ama o yoksulluklarından hep nefret ederler. Peki ya zenginler, kalburüstü taifesi, kaymak tabaka, ölçüsüz servete sahip olanlar? Bu insan kümeleri ise kendilerine şeref, güç, mertebe getirmeyen her şeye hakaret gözüyle bakarlar. Yani günün sonunda hepsi güce dolasıyla mala taparlar. Hiçbiri az ile yetinmeyi bilmez. Varsa da yoksa da. Kanaat sahibi istisnaları meclis dışı tutuyorum, bilirsiniz istisnalar dar yorumlanır. Bahsettiklerim en hafif örneklerdi. İnsanı insanın eline bırakmak ona yapılacak en büyük eziyettir. İnsanın insana yapabileceklerinin sınırı yoktur. İşte tam da bu yüzden bu noktada bir üst akılın devreye girmesi gerekiyor. Kanunların.
Her ne kadar demokrasilerde gerçek eşitlik kavramından bahsedilse devletin ruhu bu eşitliktir dense de bu eşitliğin kurulması o kadar zordur ki, bu konularda özel olarak düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir. Bu noktada örneklerden yardım alınabilir. Birleşmiş Milletler’in bu konudaki çalışması güzel bir örnek. Projenin bu konudaki asıl hedefi ülkeler içindeki ve arasındaki eşitsizliklerin azaltılması. Cinsiyet eşitsizliğinden tutun da, yatırım sermayelerine, işçilerin haklarından, göç politikalarına birçok konuya değinmişler. Kâğıt üzerinde muhteşem. Ama unutulmamalıdır ki yönetilen bir topluluğu yönetenlerin politikalarından çok yönetilenlerin vizyon seviyesi yönlendirir. Gelişmekte olan bir ülke olarak ve eşitsizliğin azaltılmasına en çok ihtiyacı olanlardan biri olarak, yönetenleri iyi yönlendirmemiz, ne istediğimizi bilmemiz, çalışmamız ve korkmamamız gerekiyor. Aslında bencilliği bir kenara bırakıp elimizi biz de taşın altına koysak emin olun çok ama çok şey değişir. Değiştikçe güzelleşir. Kendi küçük çevremizden başlayalım değişip değiştirmeye azaltmaya bütün eşitsizlikleri. İlgilenenler için buraya ufak bir bağlantı koyuyorum: www.kureselamaclar.org
Unutmayın, bunları anlatmak çok kolay ama bunları anlamak çok zor.