Ortaklaşa Üretim Modeli
Ekim 3, 2019
‘Ben’cil Yaşayabilirsin Ama…
Ekim 3, 2019

Botticelli ve “Primavera”

Sandro Boticelli (gerçek adı Alessandro di Mariano Filipepi), hocası Fra Flippo Lippi’nin eğitiminden geçtikten sonra kendi atölyesine geçer ve çalışmalarına başlar. Floransa ekolü olarak adlandırdığımız akımın parlayan isimlerinden birisi olur ve eserleri Medici ailesi tarafından da beğenilince Floransa’nın en güçlü ailesi denilebilecek bu kurum tarafından görevlendirilir. Az sonra kendisinden Primavera (İlkbahar) şeklinde bahsedeceğimiz bu eser Lorenzo de Medici’nin kuzenlerinden Lorenzo di Pierfrancesc tarafından bir “yatak odası hediyesi” olarak sipariş edilmiştir.

Tabloda göze ilk çarpan imge “Venüs”tür. Dönemin etkili akımı Hümanizm ile eşleştirilen bu karakterin tercihi de dolayısıyla şaşırtmamaktadır. Üzerindeki ince tülü ve beyaz teni ile, o dönemin Floransa’sının güzellik anlayışına uygun bir tarzdadır. Öte yandan alışık olunduğu üzere bu güzellik çıplak bir beden ile değil, hafif ince bir tül ile sembolize edilmişti. Selvi boy ise Venüs’e duyulan hayranlığın bir göstergesidir denilebilir.

Venüs’ün tam kafasının üstünde “Köroğlu Eros”u görmekteyiz. Eros’un ve arkasındaki turuncu dalların özellikle bu noktada konumlandırılması Venüs’ü vurgulamak ve resmin merkezine onu almak kaygısı ile yapılmıştır. Bilindiği üzere Eros aşk okları atmaktadır ve bu esnada gözlerinin kapalı tasvir edilmesi “Aşkın gözü kördür.” iması içerir.

Sağ tarafta üç önemli figür dikkatleri çeker. Bu karakterler Romalı şair Ovidius’un Metamorfozis (Dönüşümler) adlı eserinde hikâyelerini anlattığı Rüzgâr Tanrısı “Zephyros”, “Chloris” ve baharın gelişini müjdeleyen “Flora”dır. Ovidius kitapta baharın başlangıcını, bir “nymphe” (nemf) olan Chloris’in Flora’ya dönüşmesine bağlar: “Bir zamanlar Chloris idim şimdi ise adım Flora”. Bu sözleri sarf ederken Chloris’in ağzından çiçekler dökülmektedir ve bahara dönüşümü başlamıştır. Chloris, kendisini evlenmeden önce şehvete zorladığı için Zephyros’tan hep nefret eder. Resimde de söz konusu korku ve öfkeyi zaten Chloris’in yüzünde görmekteyiz. Bahara dönüşen Flora’nın her yerinde çiçekler belirir. Bu çiçekler öyle çoktur ki bunları eliyle toplamaya çalışır ve eteğinde biriktirir. Bu arada şunu da belirtmeli ki Botticelli bu tabloyu yaparken yüzden fazla miktarda çiçek örneği kullanır. Her biri farklı desen ve formdadır.

Venüs’e göre sağ bize göre resmin sol tarafındaki 3 güzel kadın olan “Kharitler” ise Baharın gelişini kutlamaktadırlar. Onlar güzelliği ve hoşluğu simgelemektedirler. Kendileri Zeus ve Eurynome’nin kızlarıdırlar. Söz konusu Kharitler’in isimleri ise şöyledir: “Aglaie” (Parlaklık), “Euphrosyne” (sevinç, neşe) ve “Thalia” (gençlik, tazelik ve güçlenme). Aralarındaki kucaklaşma ayrıca döngüsel işleyişi de ifade etmektedir. Botticelli’nin “Üç Güzeller”inin profilden, önden ve arkadan ele alınmasını Piero Valeriano, Hieroglyphica adlı eserinde şöyle açıklar:

“Eğer bir iyilik yaparsan bunu gösterişsiz yapman gerekir, bunun için bir güzel yüzünü saklar. Diğer güzel yüzünü gösterir, zira kişi bir iyilik gördüğü zaman bunu herkese açıklamalıdır.

Diğer güzel yüzünün bir tarafını gösterir, diğer tarafını saklar; zira bir iyilik gördüğümüzde iyiliğin ne olduğu saklanmalı, ancak iyilik gördüğümüz açıklanmalıdır.”

Romalı düşünür Seneca ise onları “herkes tarafından bilinen saflık ve yücelik” olarak tanımlar. Üzerlerindeki inci mücevherler bu tanımı güçlendirir. Venüs gibi onlar da tülden kıyafet kullanmaktadırlar.

En sol kısmında ise kanatlı sandaletleri ve kırmızı kıyafeti ile “Mercury” (Hermes) gözükmektedir Ayağındaki kanatlı sandalet bizim bu eşleştirmemizde emin olmamızı sağlıyor. Hermes resimde sağ eliyle bir yeri işaret eder vaziyettedir. Sandro Botticelli burada şair Poliziano’nun bir şiirine atıfta bulunmaktadır. Şiirdeki koruyucu imgesinin yerine Hermes’i koyar ve onu bu bahçenin koruyucusu, Tanrı ile insanlar arasındaki bir aracı olarak görevlendirir. Öte yandan bazı kaynaklar elinin pozisyonunu bu karakterin fırtına bulutlarını uzaklaştırmasına bağlar. Hermes’in kostümünün üzerinde bulunan ve Medici’nin düşmanlarına karşı üstünlüğünün simgesi olan amblem ise bir çeşit siyasi propaganda gayesi güdüldüğünü düşündürtür.

Resimdeki turuncu rengi bolluğunun sebebi ise Medici ailesinin turuncu renkli ağacı aile simgesi olarak kabul etmiş olmasıdır. Resimdeki doğurganlık ile aşk imge ve sembollerinin yoğunluğu ise siparişin yeni evlenmiş olan Lorenzo di Pierfrancesco tarafından yukarıda da belirtildiği üzere “yatak odası tablosu” olarak sipariş edilmesinden kaynaklanır.



Paylaşmak Güzeldir:

Alperen Onatkan Yılmaz
Alperen Onatkan Yılmaz
Boğaziçi Üniversitesinde Tarih bölümü öğrencisi. Okumayı, gezmeyi ve dinlenebilecek her müziği dinlemeyi çok sever. Tarih muhabbetleri yaparak insanları büyülemek en büyük hobilerinden. Bütün dünyayı gezmek isteyen, insanları dinlemeyi seven, sergiden sergiye ve tiyatrodan tiyatroya koşan ama koşamazsa da Kadıköy vapuruyla giden birisi. Akademisyen olmak isteyen yazarımızı tarih ve sanat dallarında yazarken bulabilirsiniz.