Botticelli ve “Primavera”
Ekim 3, 2019
Banu Özyürek İle Söyleşi
Ekim 3, 2019

‘Ben’cil Yaşayabilirsin Ama…

Modern hayatın getirdiği hızlı yaşam ve bu yaşamın bizlerden aldığı güzel özelliklerden dolayı sık sık yazdıklarımla veya söylemlerimle hem kendime hem de böyle bir derdi olan insanlara hatırlatma yapmaya, dikkatle yaşama halini nasıl koruyabiliriz sorusuna kendimce cevap vermeye çalışıyorum. Bu yüzden yazılarım herkese hitap etmiyor olabilir. Çünkü pekâlâ insan hayatının merkezine tamamıyla kendini koyabilir. Etrafındaki insanlarla ve dertleri ile ilgilenmek mecburiyetinde değil. Başkalarının haklarını ihlal etmediği müddetçe bu durumda kişileri yargılama hakkına sahip değiliz. Hiç kimse bu yönde bir zorlamada bulunamaz. Zaten zorlama ile yapılabilecek şeyler de değildir. Gönüllülük ister. Bu ay ki yazımda ise durum biraz farklı. Bugün yazdıklarım herkesi ilgilendiriyor, herkese hitap ediyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da meydana gelen deprem üzerine zaten sık sık düşündüğüm ve yer yer ifade etmeye çalıştığım bu düşüncelerimi kâğıda dökme kararı aldım. Evet “Ben”cil, ben merkezli yaşayabilirsiniz ama yapmak zorunda olduğun/muz şeyler var.

Her birimiz bir konum işgal ediyoruz veya edeceğiz. Mesleklerimizden bahsediyorum. Ne sebeple seçersek seçelim bu seçimi yapıp o vazifeyi üzerimize aldıktan sonra o mesleğin gereklerini hakkıyla yapmak zorundayız. Amacınız ister insanlık için faydalı olmak olsun ister çok para kazanmak ya da başka bir şey fark etmez. Amacınızı belirlemek size kalmış, kimseye laf düşmez. Fakat işinizin hakkını vermeyip savsaklıyorsanız o zaman sorumsuzluğunuz, ihmalleriniz yüzünden oluşacak her türlü problemden sorumlusunuz. Bahanelerin arkasına sığınamazsınız.

Deprem üzerine yazma kararı aldığım için deprem üzerinden bir örnek ile devam etmek istiyorum. Deprem bölgesinde bina yapılıyor. Binayı yapan daha çok kar elde etmek için ucuza kapatmaya çalışıyor ve işini yapması gerektiği şekilde yapmıyor. Bir şey olmaz deyip geçiştiriyor. Gerekli izinleri de tanıdıklar ya da insanı ikna edecek “tandık vasıtalar” ile alıyor ve bir gün o bina depremle yüz yüze gelince yıkılıyor ve can alıyorsa kim sizce bunun sorumlusu? Sadece bir doğal afet mi yani. Depremi nasıl durduralım takdir-i ilahi diyecekler olacaktır da o iş öyle değil işte. Giden canların kanı birilerinin ellerinde… Belli olmaz tabi belki o ellerine kan bulaşmış kişiler de başka bir ihmalkarlık ile yapılmış bir binada can vermiş olabilir o deprem anında. Çünkü hangi konu üzerine olursa olsun kaybedilen “dikkat” hali birkaç tane ile sınırlı kalmaz. Ufak ufak başlar belki ama hızlı yayılır. Maalesef…

Deprem örneği ile ifade etmeye çalıştım ama tabi ki anlatmaya çalıştığım şey depreme hazır olmadığımıza inanmam değil. Ya da olası bir büyük depremde vefat edenlerin katillerini ilan etmek değil. Bir insanın görevini düzgün yapmaması başka insanlara çok pahalıya mal olabiliyor. Benim anlatmak hatta imkânım olsa haykırmak istediğim mesele şu, insanların hayatlarıyla bu kadar kolay oynayamazsınız. Kimse sizi o mesleği seçmeye zorlamadı. Kendiniz seçtiniz tekrar ediyorum sebebi fark etmeksizin seçim size ait. O seçimi yaptıktan sonra artık işinizin hakkını verin, yapmanız gerekenleri yapın. Onun dışında kalan hayatınızda isterseniz kimsenin yararına bir iş yapmayın. Kendinizden başka hiç kimseyi düşünmeyin. Dilerseniz bir tebessümü bile esirgeyin sevdikleriniz dışındakilerden. Ama lütfen mesleğinizin, bulunduğunuz konumun gerektirdiklerini eksiksiz yapın. Eğer yapamayacağınızı düşünüyorsanız lütfen bir yeri daha fazla işgal etmeyin. Yok hem yapmanız gerekenleri yapmıyor hem de konumunuzdan vazgeçmiyorsanız sizin yüzünüzden yanan her candan sorumlusunuz. Dilerim hayatınızın sonuna kadar vicdanınızdaki yükten kurtulamazsınız ve gerekli cezayı da alırsınız. (İleride ki muhtemel mesleğimin gereği olarak gereken cezayı almanız için elimden geleni yapacağım.)

Sert ve keskin ifadeler kullanmayı çok sevmiyorum aslında ama bu konuda bu ifadeleri kullanma gereği gördüm. Önümüzdeki yazılarda yine hassas olma gayretinde olan insanlara, bu hassasiyeti koruma üzerine daha hassas ifadeler kullandığım yazılar yazmaya devam edeceğim. Görüşmek üzere.



Paylaşmak Güzeldir:

Ayşegül Uzun
Ayşegül Uzun
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesinde Hukuk öğrencisi. Etrafı, insanları gözlemlemeyi ve bu gözlemlerden tespitler yapmayı çok seviyor. Çıkarım bilimi ile ilgileniyor. Dünyada adaletin tamamen sağlanabileceğine inanmamakla birlikte karşılaştığı olayların en adil şekilde sonuçlanabilmesi için çabalamayı amaçlıyor. Dergide aklına takılan bir konu, gözlemleri sonucu tespitleri veya yaptığı araştırmalar üzerine yazılar yazacak.