Hayat başlı başına çetrefilli bir mefhum. Basit cümlelere ya da matematiksel formüllere indirgenemeyecek kadar derin, geniş ve anlaşılmaya muhtaç. İnsanoğlu da yüzyıllar boyunca hayatı ve varoluşu anlamlandırabilmek uğruna çeşitli diller geliştirmiş: Sözlü dil, yazı dili (edebiyat), müzik, bilim, drama-sinema, felsefe ve sanat. Bu uğraşın biçimleri daha da çeşitlendirilebilir, fakat mevzumuz bu değil.
Ne zamandır yapmayı arzuladığım bir “Etkileyenler” serisi vardı kafamda: Şarkılar, Kitaplar, Filmler. Başlangıç olarak sanatın, kendimi yakınında konumlandırdığım alanlarından birine el atmak arzusundayım: Müzik.
Hayatımın değişim hızına kendini kolaylıkla uydurabilen tek varlığım müzik zevkim olmuştur. Vefalı bir dost gibi vardığım her farklı istasyonda yanımdaki koltuğu boş bırakmayan şarkılar, hayattaki gelişmelere karşılık barındırdıkları artistik zenginlikle bana hislerimi daha da somut algılamama ve onları daha derinden hissederek anı takdir edebilmeme yardımcı oldu.
Yaşadığımız pek çok hissi ifade etmeyi kendilerine misyon edinmiş sanatçılar, yaşadıklarımızı sözler ve ezgiler yoluyla anlamamızı sağlamış. Bu ay, sizinle beni derinden etkilemiş kimi şarkıları paylaşmak isterim. Kırılma anlarıma şahit olarak yaşamıma yön vermeleri hasebiyle de her biri nezdimde büyük önem sahibi.
You’ll Never Walk Alone – Gerry & The Peacemakers
Kalbimde apayrı bir yere sahip olan nadide bir şaheser. ABD’li güfteci Oscar Hammerstein II ve besteci Richard Rogers ikilisinin ikinci müzikalleri Carousel’ın finalinde çalan bu parça, daha sonraları Elvis Presley, Frank Sinatra, Roy Orbison gibi üstatlar tarafından da seslendirilmiş. Parça, İngiltere’de de yankı bulmuş ve Liverpoollu beat grubu Gerry and the Peacemakers tarafından 1963’te farklı bir tarza uyarlanmış. Grubun solisti Gerry Marsden, ’63 yazında Liverpool’un efsane menajeri Bill Shankly’le bir araya gelmiş ve bu parçayı dinlettiğinde onun tebriğini almıştı. 2 sene sonra, 1965’te Federasyon Kupası (FA Cup) finali için Wembley Stadyumu’na gelen Liverpool oyuncularını ve taraftarlarını tatlı bir sürpriz bekliyordu: Shankly maç başlamadan stadyum DJ’ine You’ll Never Walk Alone’u çaldırmış ve Liverpool taraftarları bu şarkıyı ilk defa burada tanımış. Daha sonradan şarkıyı iyice benimseyen Liverpool kulübü, amblemine şarkı ismini eklettirmiş, hatta Anfield Road’un soyunma odasından sahaya çıkan merdiveninde YNWA yazılı amblemleri yer almakta ( https://images.app.goo.gl/AeTyrfMYbc1ryLqx8 ). Şarkı halen her maç öncesinde taraftarlar tarafından söylenmeye devam etmektedir.
Liverpool futbol kulübünün uzunca bir süre eski başarılı ve güçlü yıllarına uzak ve hasret kaldığını da düşünecek olursak -ki bu vaziyet nihayet sona erdi- bu ikilinin tencere-kapak misali bir araya geldiğini söylemek mümkün. Liverpool Futbol Kulübünü bugün Avrupa şampiyonu yapan uzun yol sadece sportif gelişimden ibaret değil: Başarısızlıklar, hayal kırıklıkları, gözyaşları, yılmama, çalışma ve tabi ki de “yalnız yürümemek”.
Mücadele, azim ve umuttan teşekkül bu harika şarkı, ritmi ve sözleriyle insana dinginlik ve coşku veriyor.
Asla Yalnız Yürümeyeceksin
Fırtınaya karşı yürüdüğünde
Başını yukarıda ve dik tut
Ve karanlıktan korkma
Fırtınanın sonunda,
Altından bir gökyüzü
Ve bir tarlakuşunun
Tatlı ve gümüşten şarkısı var
Rüzgâra karşı yürümeye devam et
Yağmura karşı yürümeye devam et
Hayallerin havaya atılmış ve uçurulmuş olsa dahi
Yürümeye devam et, yürümeye devam et
Kalbindeki umutla
Ve asla yalnız yürümeyeceksin,
Asla yalnız yürümeyeceksin
Gerry and The Peacemakers’ın seslendirdiği versiyon:
https://www.youtube.com/watch?v=OV5_LQArLa0
Liverpool’un 2005’teki meşhur “İstanbul Mucizesinin You’ll Never Walk Alone’lu anlatımı:
https://www.youtube.com/watch?v=xx0Ru_1zPVk
Carousel’ın 1957’deki film versiyonunun son sahnesi: https://www.youtube.com/watch?v=1izigJX1pxI
Stop Crying Your Heart Out – Oasis
Üyeleri her ne kadar alkole ve uyuşturucuya düşkün olsalar ve yan vokalist-gitaristleri Noel Gallagher’ın (ki bu herife olan sevgim Allahuekber dağlarından da yüce) “Yazdığımız çoğu söz anlamsızdı, müziği canımız istediği için yaptık” demesine rağmen, grup üyeleri bu parçada yeteneklerinden pek çok şey ortaya dökmüşler: Zira Stop Crying Your Heart Out, manayla ve duygularla dolup taşmakta.
Bir kere şarkıda bireye umut ve mücadele duygularını aşılayan bu parça, aslında bir şarkıdan daha fazlası. Çok sevdiğim bir grup olan Manchester efsanesi Oasis’in hakkı teslim edilmeyen ama en anlamlı ve önemli yapıtı olduğunu düşündüğüm Stop Crying Your Heart Out, aslında bir şarkının ihtiva edeceği her şeyi 5 dakikaya sığdırması itibariyle büyüleyici: Karanlık bir piyano solosuyla yapılan girişten sonra vokalist Liam’ın tiz sesinin devreye girmesi, sonrasında bas ve gitarların ve şarkının ortasından itibaren giren kemanın tınıları şarkıyı enstrümantal zenginliğin doruklarına ulaştırırken, bir de güçlü sözlerle harmanlanmış olması dinleyiciyi fazlasıyla tatmin edici bir serüvene çıkarıyor.
Lise yıllarımda tanıştığım ve zor zamanlarımı aşmama hep yardımcı olan bu şarkının nezdimdeki yeri elbette başka.
Kalbinin Yakarışını Durdur
Diren, dayan
Sakın korkma
Olup biteni asla değiştiremeyeceksin
Gülümsemen her daim parlasın
Sakın korkma
Kaderin seni sıcak tutsun
Çünkü bütün yıldızlar sönüp gidiyor
Endişelenmemeye bak
Onları bir gün göreceksin
İhtiyacın olanı al
Ve yoluna bak
Ve kalbinin yakarışını durdur
Ayağa kalk, hadi
Neden korkuyorsun? (Korkmuyorum)
Olup biteni asla değiştiremeyeceksin
Çünkü bütün yıldızlar sönüp gidiyor
Endişelenmemeye bak
Onları bir gün göreceksin
İhtiyacın olanı al
Ve yoluna bak
Ve kalbinin yakarışını durdur
Çünkü bütün yıldızlar sönüp gidiyor
Endişelenmemeye bak
Onları bir gün göreceksin
İhtiyacın olanı al
Ve yoluna bak
Ve kalbinin yakarışını durdur
Biz bütün yıldızlarız
Sönüp gidiyoruz
Endişelenmemeye bak
Bizi bir gün göreceksin
İhtiyacın olanı al
Ve yoluna bak
Ve kalbinin yakarışını durdur
Kalbinin yakarışını durdur
Kalbinin yakarışını durdur
Kalbinin yakarışını durdur
Şarkının klibi: https://www.youtube.com/watch?v=dhZUsNJ-LQU
Liam’ın vokali ve Noel’ın geri vokalli canlı performansı: https://www.youtube.com/watch?v=W3hLxyAUfJw
2004 Glastonbury Festivali performansları: https://www.youtube.com/watch?v=SQSPFEM3HaE
Gallagher Biraderlerin ayrı konserlerinden oluşturulan düet kompilasyonu: https://www.youtube.com/watch?v=6bLNH13grPo
Wish You Were Here – Pink Floyd
70’li yıllar Rock müzik tarihinin, hatta genişletecek olursak müzik tarihinin en önemli çağlarından. Yapılan müzik kalitesinin zirveyi bulmasıyla ve 60’ların sonlarından itibaren Batı ülkelerini etkisi altına alan Beat kuşağının da sanata verdiği önemle rock grupları ve solo şarkıcılar müzik piyasalarını alt üst etti. Böylesi bir ortamda tekrara düşmemek ve zirveye kurulmuş şarkıcıların arasında yerini almak isteyen birçok rock grubu farklı tarzda müzik yapma arayışına girdi ve “experimental rock” denilen deneysel bir janr yarattılar. Queen, Led Zeppelin, The Velvet Underground gibi birçok grup, rock müziğin var olan normlarına kendi yorumlarını da ekleyerek bu engin türe katkılarda bulundular. Bu dönemin deneysel şarkıları bugün dahi dinlendiğinde kulağımıza sıra dışı ve alışılmadık geliyor.
Mevzu “experimental”a geldiğinde Pink Floyd’u tek geçerim. Rock enstrümanlarıyla hayvan seslerini taklit ederek “Animals” (Hayvanlar -1977) adlı enstrümantal bir albüm çıkaracak kadar çılgın olan grubun kendi içinde aslında acıklı bir hikayesi var. Grubun solisti, gitaristi ve söz yazarı Syd Barrett, oldukça yetenekli bir müzisyen olmasına karşın başı birçok müzisyeninkiyle benzer bir derde girer: Uyuşturucu bağımlılığı. LSD kullanımı yüzünden halüsinasyonlar görmeye başlayan, gerçeklikten kopan ve grup arkadaşlarıyla bağı kopan Barrett, 1968’de istemeden de olsa gruptan uzaklaştırılmak zorunda kalır. Kendisi bir psikiyatri kliniğine yatırılırken Pink Floyd yola yeni solist/gitaristleri David Gilmour’la devam eder. Gilmour, dağdan gelip bağdakini kovmayan efendi bir kişiliktir: Barrett’ı sever ve yeteneğine hayranlık duyar. Grup 1975’te yeni albümlerini kayıt ederken stüdyoyu eski dostları ziyaret eder. Ne yazıktır ki hali içler acısıdır:(https://fymfb.files.wordpress.com/2015/01/syd.jpg). Yakın arkadaşlarının yeni halinden büyük üzüntü duyan grup üyeleri çıkacak albümü dostlarına adarlar ve albüme adını veren Wish You Were Here (Keşke Burada Olsaydın) da böylece doğar. Şarkıyı seslendirense Gilmour’dan başkası değildir.
Şarkıyı harika kılan bence en önemli detay, soyut tasvirler yoluyla herhangi bir isim, kişi veya cinsiyet zamiri kullanmayarak şarkının dinleyen için muhatap seçimini özgür kılması: Sevgiliye, anneye, dosta, evcil hayvana hatta bir eşyaya bile söylenecek derinlikte.
Wish You Were Here’ı her dinlediğimde gözlerim dolar, zira özlemini çekecek bir şeyi illa ki bulurum ve elbette Syd Barrett’ı hatırlarım.
Keşke Burada Olsaydın
Demek anlatabileceğini düşünüyorsun
Cehennemden cenneti
Acı içindeyken mavi gökyüzünü
Soğuk çelik bir raydan
Yeşil bir tarlayı
Anlatabilir misin?
Bir duvaktan gülümsemeyi
Anlatabileceğini mi düşünüyorsun?
Kahramanlarını hayaletlerle mi takas ettirdiler?
Sıcak küllere karşı ağaçları?
Sıcak havaya karşı serin bir meltemi?
Para üstü olarak buz gibi konforu?
Değiş tokuş mu ettin,
Kafesteki başrole karşılık savaştaki yan rolü?
Burada olmanı ne kadar ne kadar da isterdim!
Biz sadece bir akvaryumda yüzen iki kayıp ruhuz
Yıllardan beri
Eski zeminleri gidip gelip aşındırdık
Peki ya ne bulduk?
Eski bildik korkuları
Keşke burada olsaydın.
Stüdyo kaydı: https://www.youtube.com/watch?v=IXdNnw99-Ic
Animasyon klip: https://www.youtube.com/watch?v=vLdPL3xvq3M
Eternal Sunshine of the Spotless Mind’lı klip: https://www.youtube.com/watch?v=9P16xvwMQ5A
David Gilmour Canlı Performans: https://www.youtube.com/watch?v=EodytPmki5s
Sessiz Gemi – Hümeyra/Sertab Erener/ Müslüm Gürses
Aruzun son büyük şairi Yahya Kemal’in belki de en ünlü şiiri Sessiz Gemi bugünlerde dahi hafızalarda canlılığını koruyor. Bundaki büyük paylardan biri de sonradan yapılan şarkı uyarlamalarıdır. İlk olarak 1974’te Hümeyra tarafından şarkıya aranje edilen şiir daha sonrasında Sertab’ın ve Müslüm Baba’nın yorumlarıyla ayrı bir güzellik kazanmış. Şiir, mecazi olarak ölümü anlatsa da (en azından bu şekilde düşünülse de) esas hikayesi oldukça içli.
Yahya Kemal edebiyat öğretmenliği yaptığı dönemde genç ve parlak bir şaire edebiyat dersleri vermektedir: Nazım Hikmet. Nazım’ın Heybeliada’daki evine gitmesi için başka bir nedeni daha vardır: Nazım’ın annesi olan, âşık olduğu Celile Hanımı görebilmek. O zamanlar eşinden yeni ayrılmış genç ve güzel bir kadın olan Celile Hanıma ilk gördüğü andan vurulan Yahya Kemal, onunla aşk yaşamaya başlar. Nazım ise bunu fark etmekte gecikmez. Bir ders sonrası hocasının paltosuna “Öğretmenim olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremeyecekseniz.” yazılı bir not bırakır. Kâğıdı okuyan Yahya Kemal, aralarının gerilmesini istemez ve böylece Celile Hanımdan ayrılmak zorunda kalır. Celile Hanım, bu ayrılığın hüznünün üstesinden gelebilmek için bir gemiye binip İstanbul’dan uzaklaşır. Yahya Kemal bu olaylar silsilesinin acısını bu şiirle kaleme döker.
Seneler sonra, Pakistan Büyükelçisi olarak görev yapan ve evi olmayıp hayatını otellerde sürdüren Yahya Kemal, bir gün dışarıda tanıdık bir simayla karşılaşır. Artık iyice yaşlanmış ve gözleri iyi görmeyen Celile Hanım, oğlu Nazım’ın hapsedildiği dönemde oğlunun hapisten çıkması talebiyle bir pankart hazırlayıp Galata Köprüsü’nün önünde bekliyordur. Onu gören Yahya Kemal, acı geçmişiyle yüzleşmemek adına Celile Hanım’ı görmezden gelip yoluna devam eder. Celile Hanım, ne önünden eski aşığı Yahya Kemal’in geçtiğinden ne de Sessiz Gemi’den bihaberdir.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol,
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.*
Biçare gönüller ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler,
Bilmezler ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden;
Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden.
*Bu beyit şarkıda yer almıyor.
Hümeyra versiyonu: https://www.youtube.com/watch?v=uQCxieznwIE
Sertab Erener versiyonu: https://www.youtube.com/watch?v=sk4DpVNs_uo
Müslüm Gürses versiyonu: https://www.youtube.com/watch?v=CKABrVJGXp0
Şiir seslendirmesi: https://www.youtube.com/watch?v=GVlnhgAdmuY
Amara Terra Mia – Domenico Modugno/Ermal Meta
İtalyanları biz Türklere benzetirler. Görünüşleri, tavırları, hayata bakışları… Akdenizliliğin getirdiği bir şey belki de. Bir diğer benzerlik de tarihlerindeki sosyopolitik ve kültürel olgular. Köyden kente göç de bunlardan bir tanesi. Tarımsal üretimin milli ekonomide öneminin azalması, açlık ve kan davaları gibi sorunlar yüzünden geri kalmış güney kentleri; Torino, Genoa, Milano gibi endüstriyel kalkınma yaşamış zengin kuzey kentlerine ve Roma’ya birçok işçi göçü vermiş, böylece ülkenin kuzeyiyle güneyi arasındaki ekonomik ve kültürel makas daha da açılmış (Epey tanıdık geldi değil mi?). Çizmenin ünlü seslerinden, “Güneyli” Domenico Modugno da bu şarkıyı seslendirmiş.
Amara Terra Mia’nın kökeni Orta İtalya’nın Abruzzo bölgesindeki yerel bir şarkıya dayanıyor. Modugno, şarkının özündeki hislere sadık kalarak şarkıyı kendi memleketine uyarlamış: Çizmenin topuğu olarak da bilinen Puglia bölgesine.
Memleket sevgisini pastoral bir şarkıyla anlatan bu şarkı kesinlikle dinlemeye değer. Modugno’nun yanı sıra, günümüz İtalyan müziğinin yükselen yıldızı Ermal Meta’nın ve Massimo Ranieri’nin uyarlamaları da bir o kadar güzel.
Benim Acı Vatanım
Vadinin üstündeki güneş ve tepenin üstündeki güneş
Kimseler kalmamış tarlalarda
Hoşça kal, hoşça kal aşkım, gidiyorum ben
Acı vatanım, acı ve güzel vatanım
Sonsuz semalar ve taşa benzeyen yüzler
Sertleşmiş eller, umutsuzlar
Hoşça kal, hoşça kal aşkım, gidiyorum ben
Acı vatanım, acı ve güzel vatanım
Ay doğmuş zeytin korularının arasından
Bir bebek ağlar, buruşuk bir memeyi emmekte
Hoşça kal, hoşça kal aşkım, gidiyorum ben
Acı vatanım, acı ve güzel vatanım
Domenico Modugno: https://www.youtube.com/watch?v=oRa39T_O4yU
Ermal Meta’nın canlı performansları:
https://www.youtube.com/watch?v=vxuhizrQ4yE
https://www.youtube.com/watch?v=vH7kDhUeLdo
Massimo Ranieri versiyonu: https://youtu.be/e9EdbVdz6gk