Galat III
Haziran 3, 2019
Cik Cik Mesafeler
Haziran 3, 2019

Demek Anlaşılmamak Varmış

İnsanlar anlaşılmak ister. Diğer insanlardan kendi duygularını, düşüncelerini ve eylemlerini anlamalarını beklerler.  Anlaşılmak o kadar önemlidir ki bizim için, kendiliğinden başarılamadığı taktirde müdahale edip anlatma çabasına gireriz kendimizi. Daha da ısrar ediyorsa karşıdaki kişi anlamamayı bilerek veya bilmeyerek, tartışmaya hatta biraz daha ilerletip kavga etmeye kadar götürebiliriz olayı. “Zaten beni hiç anlamıyorsun, anlamadın”, “Beni hiç kimse anlamadı bu hayatta” ya da suçu kendinde arayan birisi için “Hiçbir zaman anlatamadım kendimi” gibi ifadelerle biter genelde, sonuç alınamayan anlaşılma çabaları. Sonrasında gelen yalnızlık hissi, hiçbir yere sığamama durumu ve bir çıkış yolu bulunamadığı takdirde bir süre sonra bu kadar anlaşılmayan o meseleden vazgeçme hali takip eder sırasıyla.

“Anlaşılmamak” her insan herhalde hayatında birkaç defa da olsa şikayetçi olmuştur etrafına bu durumdan. Peki bu kadar önemli midir sahiden? Değer mi derdimizi anlatabilmek adına kendimizi bu kadar hırpalamaya. Anlamayan insanların ne kadarı gerçekten anlamıyordur da ne kadarı anlamazlıktan geliyordur? Ben anlatma eyleminin bir noktadan sonra devam etmemesi gerektiği ve anlatmada bazı ölçülere dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Mesela karşınızdaki insanda anlama gayreti var mı ilk olarak buna dikkat etmek gerekiyor. Çünkü siz ne kadar kendinizi hırpalarsanız hırpalayın, derdinizi ne kadar iyi bir şekilde ve sağlam temellendirmelerle açıklarsanız açıklayın karşıdaki insanda alma gayreti yoksa yorulduğunuzla kalırsınız. Başta karşınızdaki insanda böyle bir gayret olup olmadığına dikkat etmeyi unuttuysanız bile fark ettiğiniz ilk anda vazgeçin devam etmeyin. Zira devam etmeniz durumunda anlattığınız mesele önemini yitirmeye başlayacaktır. Belki bu sonuç alamadığınız çabalarınızın yorgunluğuyla kendiniz bile anlatmaya çalıştığınız meseleye tavır alabilirsiniz. Anlaşılma gayreti içindeyken kendinizi anlamaz hale gelebilirsiniz. Tekrar soruyorum değer mi?

Anlaşılmak çok kıymetli, insanı çok iyi hissettiren bir durum şüphesiz. Yine de insanın önceliği anlaşılmak değil de anlaşılmasını istediği mesele olmalıdır diye düşünüyorum. Bir düşünce, bir eylem, bir his, bir dert veya anlaşılmasını beklediğiniz her ne ise önce razı olmak gerekiyor ki anlaşılmama durumunda ölümcül bir yara açmasın ruh ve düşünce dünyamızda. Kimse anlamasa da ben yine bu konuda dertlenirdim, kimse anlamasa da ben bu işi yine yapardım, ben bu halimden razıyım diyebilen bir insan anlaşılmamak karşısında yıkılmaz belki biraz hüzünlenir ama vazgeçirmez, melankolik bir ruh haline girmez. Devam eder bildiği yoldan.

Sükutu öğrenmek gerek. Anlaşılmadığını fark ettiği ve anlatma gayretinden kendi rızası ile vazgeçtiğinde güzel, kaliteli bir sessizlik gelmelidir beraberinde. Bir de dikkat etmeli hep anlaşılmamaktan dem vuran bu insan da acaba başka birini anlamıyor, anlamayı reddediyor, başka bir insanın anlaşılma çırpınışlarını görmezden geliyor olamaz mı? Olmaz umarım. Halinden, tavrından, derdinden, sözünden anlayan birine hasret kalmış biri umarım başka birini o hasretliğe mecbur bırakmaz.

Bu ay başka bir mesele üzerine yazmayı planlıyordum aslında ama son anda birden değişti tüm plan. Dikkat ettiyseniz bu yazı da aslında bir anlaşılma çabası. Ama anlaşılmasa da problem değil. Demek anlaşılmamak varmış deyip, yüzüme de bir tebessüm kondurup yoluma devam etme niyetindeyim. Yine de inanıyorum ki bu satırlara yakınlık hissedenler, bu satırlarda kendine bir yer bulanlar olacaktır. Anlayanlar olacaktır.



Paylaşmak Güzeldir:

Ayşegül Uzun
Ayşegül Uzun
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesinde Hukuk öğrencisi. Etrafı, insanları gözlemlemeyi ve bu gözlemlerden tespitler yapmayı çok seviyor. Çıkarım bilimi ile ilgileniyor. Dünyada adaletin tamamen sağlanabileceğine inanmamakla birlikte karşılaştığı olayların en adil şekilde sonuçlanabilmesi için çabalamayı amaçlıyor. Dergide aklına takılan bir konu, gözlemleri sonucu tespitleri veya yaptığı araştırmalar üzerine yazılar yazacak.