Hikayemiz 1950 yılına, büyük deha Alan Turing’e dayanıyor. Çoğumuz onu ‘The Imitation Game’ filminden tanıyoruz. 2.Dünya Savaşı sırasında Almanların ‘Enigma’ adlı kırılamaz diye görülen şifreleme sistemini kıran kriptografdır Alan Turing. 20.yüzyılın en büyük matematikçilerindendir ve bilgisayarların temelini teorik olarak atan bilim insanıdır. Bilgisayarı o zamanlar hayal etmekle kalmamış aynı zamanda yapay zekâ kavramının doğmasını sağlayan ‘Makineler düşünebilir mi?’ sorusunu ortaya atmıştır. Bu sorudan hareketle yapay zekâ düşünen bir makinedir diyebilir miyiz? Bu tanım biraz eksik kalıyor. Cem Say’ın kitabından alıntıladığım şekliyle yapay zekayı şöyle açıklayabiliriz: Doğal sistemlerin yapabildiği (zekice olsun veya olmasın) her bilişsel etkinliği, (gerekirse bedenleri olan) yapay sistemlere, daha da yüksek başarım düzeylerinde nasıl yaptırabileceğimizi inceleyen bilim dalıdır.
Şu an dünyadaki en trend teknolojilerden biri olan yapay zekayı hayatımızın her alanına entegre bir araç olarak kullanıyoruz. Bu teknolojiyle bilgisayarların görmesini sağlayabiliyoruz, kanser teşhisi koyabiliyoruz, anlık çeviri yapabiliyoruz veya araçların kendi kendine yön tayin etmesini sağlayabiliyoruz. Yapay zekanın kullanım alanı gün geçtikçe çoğalmakta ve insanlar tarafından sihirli bir değnek olarak görülmekte.
Yapay zekaya karşı artan ilgiyi ‘Yapay Zekâ Yıllık Raporu’ndan anlayabiliriz. Bu rapor, her yıl, yapay zekâ konusuna yön veren MIT, OpenAI, Stanford Üniversitesi gibi kurum ve kuruluşlardan araştırmacıların katkılarıyla yayınlanıyor. Bahsettiğim yıllık rapor; yapay zekâ konusunda son trendleri görmek, dünyadaki akademik çalışmaların nerede yoğunlaştığını görmek veya yapay zekâ uygulamalarında hangi araçların yazılım geliştiriciler tarafından daha fazla kullanıldığını görmek için çok bilgilendirici bir kaynak. 2018 yılının raporunda çok ilginç istatistikler bizi karşılıyor. 2017 yılında üniversitelerde yapay zekayla alakalı derslere kayıt yaptıran öğrenci sayısı 2012 yılına göre 5 kat artmış gözüküyor. Diğer taraftan akademik çalışmalara, start-up sayılarına ve start-up’lara yapılan yatırımlara bakıldığında da inanılmaz bir artış görüyoruz. ABD’de yapay zekâ girişimleri 2015’ten 2018’e %113’lük artış göstermiş. Yapay zekâ konusunda hala ABD’nin egemenliği devam ediyor fakat son 10 yılda bu alanda inanılmaz bir atak yapan Çin bu ivmesiyle ABD’ye yetişecek gibi duruyor.
Rapora göre doğal dil işleme uygulamaları bu sene de revaçta olacak. Chatbotlar ve yapay zeka asistanları, çok farklı alanlarda kendilerine yer bulacaklar. Asistan derken gerçekten bir asistanlıktan söz ediyorum. Kişisel verilerinize, banka hesaplarınıza ve alışkanlıklarınıza hâkim olan bir bot düşünün. Bu bilgiler ışığında, bot karar ve tavsiye mekanizması olarak size beğendiğiniz bir kıyafeti ‘al’ veya ‘alma’ diyerek hayatınıza etkili bir şekilde dokunabilir. Ya da benzer bir şekilde, evinizde, Iron Man filmindeki Tony Stark’ın sentetik asistanı Jarvis gibi bir yardımcıyı kim istemez?
Bu kadar güçlü bir teknoloji karşısında bazı insanlar geleceğe optimist bakarken bazıları da yapay zekanın çok büyük bir risk taşıdığını ve sonumuzu getireceğini düşünüyor. Coursera kurucu ortaklarından Stanford Üniversitesi profesörü Andrew Ng bu konuda şöyle söylüyor:
“Bugün Yapay Zekanın kötü bir süper zekâ olmasından endişelenmek, Mars’taki aşırı nüfus artışından endişelenmek gibidir. Biz henüz bu gezegene iniş yapmadık!” Andrew Ng, Prof.
Ben de Andrew Ng. ile benzer bir görüşe sahibim ve yapay zekâ konusuna optimist yaklaşıyorum. Elimizde hayatımızı kolaylaştıracak çözümler üreten çok güçlü bir araç var. Muhtemel tehlikeleri de göz önünde bulundurmalıyız fakat şimdiden robotların dünyamızı ele geçirdiği senaryosunu yazmanın gerek olmadığını düşünüyorum. Dünyamızın var olan problemlerini yapay zekâ teknolojisi ile çözen-çözmeye çalışan binlerce start-up var. Tarım sektörü ve enerji sektörü gibi sürdürülebilir bir dünya için önemli olan sektörlerde de verimli çözümler sunuyor. Yarattığı faydaya odaklanmanın şu an için riskleri düşünmekten daha önemli olduğu kanaatindeyim.
Bu yazım yapay zekâ serisinin ilk yazısı. Daha üstünde duracağımız çok fazla nokta var: Yapay zekâ etiği, yapay zekanın endüstrideki uygulamaları, makinelerin nasıl düşündüğü veya karar verdiği, derin öğrenme, bilgisayarlı görü, chatbotlar vs. Bu liste hem teknik hem de teknik olmayan birçok konudan oluşuyor. Daha ayrıntılı konulara geçmeden önce ısınma turları atalım istedim. Aşağıda yapay zekâ konusunda okuma ve kurs tavsiyelerini bulabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.
Yapay zekâ okuma veya kurs tavsiyeleri:
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Cem Say, bu kitapta yapay zekâ kavramını her yönüyle ve genel okuyucu kitlesine hitap edecek biçimde anlatıyor. Yapay zekanın gelişim serüvenini merak ediyor ve bir yerden başlamak istiyorsanız Türkçe kaynak olarak bu kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Yapay zekâ alanında kendini geliştirmek isteyenler için ‘Nereden başlayabilirim?’ sorusunu çok güzel cevaplayan bir yazı.
‘AI for everyone’ isminden de anlaşılacağı üzere yapay zekayı olabildiğince basite indirgeyerek anlatan bir online kurs.