Geometriyi anlamıyor ve çözemiyordum. Fakat dersi anlatan öğretmenime karşı duyduğum hayranlığa hiçbir şey engel değildi. Bu yüzden dersi sonuna kadar dinler, notlarımı eksiksiz alır, verilen testlerle uğraşırdım hep. Çünkü bilirdim ki dersin sonunda öğretmenim uğraştığımı görüp yanıma gelecek ve bir mimar havasında çizdiği o nizami şekillerle soruları çözecek, bana anlatacaktı. Biliyor musunuz, gel zaman git zaman derken, ben her ders sonunda bana anlatılan o sorular sayesinde geometriye ilgi duymaya başladım. Okul bitince koşar adım dershaneye gider öğretmenimi bulur soru üstüne soru sorardım. Yok ama merak etmeyin hala çözemiyordum. Aradan geçen 1-2 ay sonrasında yine bir okul çıkışı geometri öğretmenimle soru çözdüğüm bireysel çalışmada beynim isyan etti. ‘Hocam olmuyor, yok bırakacağım ben yeter! derken buldum kendimi. Öğretmenimin kocaman kahkahası eşlik etti sitemlerime, bana sarıldı ve kocaman boş bir sayfa çıkarıp bana soruyu çizdirdi. Sonra da soruyu çizdiği sayfayı sağa sola döndürdü, kâğıdı eline aldı havaya kaldırdı karşıdan baktı, çapraz tuttu sonra bir çizgi çekti, tekrar aşağı döndürdü derken ben var olan şekilde saklanmış ufak ufak formüller görüyordum resmen. Aa hocam şuradan şu açı, hocam bu eşkenar derken öğretmenim o gün bana gösterdiğiyle sabrıyla beni tam anlamıyla kazanmıştı. ‘Bak bu geometri, seni tutan hiçbir şey yok önündeki soruya her şeyi yapman serbest, her yönden bakacaksın, soru saklar kendini! demişti. Ve benim o yıl sonunda geometriden kaçırdığım tek bir açı sorusu bile olmamıştı.
Hayat boyu yaşadığımız olumsuzluklara, hep beni mi bulur, bende şans olsa dedirten aksiliklere hiç farklı açılardan bakmayı denediniz mi? Ya da bu olumsuzlukları, aksilikleri çözmeyi istediniz mi desem daha doğru olacak sanırım?
Belki de sorunlarımızı ve çıkmazlarımızı geometri sorusu gibi görerek başlayabiliriz bu işe. Sağdan, soldan, yukardan aşağıdan bir soru iki soru derken kendimizi yetkin hale getirip alışkanlık kazanıp, sonunda da çözümü bulabiliriz. Peki bu sağ, sol, yukarı, aşağı olayı nasıl olacak, elimizdeki soyut bir şey en nihayetinde biraz reellik lütfen dediğinizi duyar gibiyim. ?
İnsan ne zaman kendini en dipte bulsa. Oynadığı oyunda tek çarelik canı kaldığını hissetse işte o zaman başlıyor gördüğüm kadarıyla o geometri sorularını çözmeye. Bırakın tek canınız kalsın bırakın en dibi görün! Olumsuzu yaşamak her zaman korkutur insanı evet, kim ister ki etki hanesine hep eksi konulsun, her şey beni bulur klişesinin ete kemiğe bürünmüş hali olsun. İsteyin! Hayat haritanız tecrübelerinizle doğru orantılı bir şekilde çizilir her zaman. Bu haritada görürsünüz ki en güzel şeyler hep çok zor olmuş ama sonrasında hep büyük güzellikler getirmiştir size. Emek ekmek meselesi anlayacağınız, hayat hep belli başlı kurallarla işliyor, keşfedilmesi ve inanılması gereken kilit nokta bu zannımca.
Kural tanımaz insanoğluna kurulacak komik bir cümle belki de; ‘hayat hep belli kurallarla işler’. Komiktir çünkü bencilizdir. Aksilikler hep beni mi bulur deriz, yine mi ben deriz, deriz de deriz dünya üzerinde kimin ne ile uğraştığını ve sınandığını bilmeden derdimizi alır kabuğumuza çekiliriz. Oysa ki derdiyle de konuşmayı bilmeli insan, gökyüzüne bakıp kocaman bir dünyada yaşadığını görüp hatırlatmalı kendine, başkalarını düşünmeli. İşte tam da burada çözülmeye başlar geometri problemi çünkü, elindeki soruyu sağa sola döndürüp çapraz tutup karalama dinamiğidir işte bu. Çünkü siz uğraştıkça size el uzatacak bir öğretmen mutlaka çıkacaktır karşınıza. Ben şimdi anlıyorum ki bir öğretmen bana bir sorusundan çok fazlasını öğretmiş. Bize yol gösteren ve gösterecek öğretmenlere selamlar.