Simurg Derneği’ni kurarken hepimizin aklında çeşitli sorular vardı. Biz neyi amaçlıyorduk? Adımız ne olmalı, hikayemizi nasıl anlatmalıyız ve hedef kitlemiz kimdir gibisinden birçok başlık vardı. Derken isim olarak “Simurg” önerisi geldi. Hemen ardından da başka bir ses efsaneyi anlattı. Sonra bir arkadaşımız yaptıklarımız ile efsane arasındaki benzerlikleri ele aldı. Kaf Dağı’na doğru hayatın anlamını bulmak amacıyla uçan kuşlardık bizler. Çeşitli vadilerden geçiyor, zorlukları aşmaya çalışırken kendimizi tanıyorduk. Bir gün dağa vardığımızda ise en büyük anlamın kendimizi keşfetmek olduğunu görecektik. Fark ettik ki vadiler birer engel değil hatta tam tersine sonradan özlenecek eğitim yuvalarıydı. Her bir durağın ve engelin keyfini çıkarmaya odaklandık. Kararımızı vermiştik. Biz, gençlerin kendilerini tanımalarına yönelik çalışacaktık. Birlik ve beraberlik içinde yolculuklarımızda yardımlaşacak ve birbirimizin kopyası olmayacaktık. Biliyorduk ki herkesin Kaf Dağı farklı bir istikamette ve farklı bir yükseklikteydi. Asıl önemli olan süreçte yaşadıklarımız ve keşiflerimizdi. Geçtiğimiz süre zarfında bunu çok iyi anladık. Peki neydi bizim değerlerimiz? Ortak beyin fırtınalarımızın sonucunda o anahtar değerler ortaya çıktı:
S-orgulayıcı
İ-dealist
M-ücadeleci
U-yumlu
R-ealist
G-ençlik
Yazdığım bu Deneysel Kaf Yazı Serisi de tamamen bu değerlere yönelikti. İlk yazıda değerlerin sahibi Simurg’u anlatırken sonraki altı yazı boyunca ayrı ayrı değerler üzerinden toplumsal tespitler ve alt mesajlar vermeye çalıştım. Bir genç olarak, toplumlarda gerçekleşecek değişimin gençliğin elinde olduğuna inanıyorum. Bizler ipi ne kadar sıkı ve doğru tutarsak o kadar iyi yol alacağız. Bundan ötürü şimdiye kadarki yolculuğumda öğrendiklerim üzerinden, serinin son yazısında somut bilgiler vererek tavsiyelerde bulunmak istedim. İlk olarak toplumun segmentlerini paylaşmak ve ardından birey olarak nasıl daha iyi hareket edebileceğimize yönelik bir takım konuları kısa bir şekilde işlemek istiyorum.
Toplumdaki Segmentler
Bireyler olarak şu anda ideal durumumuzda değiliz ve daha iyisi için değişim şart. Kolları sıvamadan önce kimlerle beraber olup kimlere dokunacağımızı anlamamız lazım. Toplumun kimlerden oluştuğunu hemen iki örnek ile segmente edelim:
Örnekler: *Bir şehirde açlık giderek artmaktadır. / **Yeni bir para kazanma metodu ortaya çıkmıştır.
İster bir sorunu çözmek için olsun isterse de kişisel çıkarlarını korumak için. Toplum bu segmentlere dağılan kişilerden oluşmaktadır. Hatta gerçek STK’ların amacı, seçtikleri sorun hususunda sessiz olanları farkında olanlara, farkında olanları aktif olanlara ve aktif olanları da paydaşlara dönüştürmektir.
Peki bu noktada siz ne yapmalısınız?
Tabi ki kendinizi tanımalısınız. Siz hangi gruba giriyorsunuz. Bu segment gruplarından birine girmeden önce neyin farkında olup olmayacağınızı sorguluyor olabilirsiniz. O zaman serüveniniz başlamış demektir. Mahallenizdeki bir adaletsizlik dikkatinizi çekebilir ya da kurguladığınız hayallerden birine ulaşmak için çalışmak isteyebilirsiniz. Şu an dünyanın en büyük araba firmalarından biri olan Toyota’nın tarihine bakacak olursak karşımıza bir isim çıkar, Sakichi Toyoda. Kendisi ilk olarak annesinin dokuma tezgahında ne kadar zorlandığını fark ederek aktifleşiyor. Bu sayede dokuma ve dikiş olmak üzere çeşitli aygıtlar tasarlayarak büyük bir imparatorluğun temellerini atıyor. Zaman ilerliyor ve o da oğlu ile paydaş oluyor. Ona daha iyi bir toplum için misyonlar yükleyerek hayatına veda ediyor. Oğlu Kiichiro Toyoda hepimizin bildiği o markayı kuruyor ve ülkesinin ulaşım sorunlarını çözmek adına büyük katkılarda bulunuyor. Bugün o marka dünyanın daha sürdürülebilir teknolojiler ile ulaşımını devam ettirmesi için çalışıyor. Bir annenin sorunu ve oğlunun annesine olan sevgisi dünyayı etkileyebiliyor.
Şimdi kendimize dönelim. Sessiz olanlardan isek araştırmalara başlayalım. Çevremizi ve yaşananları sorgulayalım. Tüm şartların doğru olduğu bir ortamda bile halen daha iyisi için sorgulanacak fikirler olacaktır. O yüzden iyi bir ortamda yaşıyorum yanılgısına sakın düşmeyin. Cinsiyet eşitliği olan bir ailede büyümüş olmanız toplumun cinsiyet eşitliğine sahip olduğunu göstermez. Bu açıyla diğer tüm konuları ele alabilirsiniz. Hatta işinizi bir tık kolaylaştırıp daha evrensel sorunları ele alabiliriz. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni inceleyip ilginizi çeken herhangi bir noktada harekete geçebilirsiniz. Fark ettikleriniz hususunda aktif olduktan sonra yapmanız gereken sıradaki adım, paydaşlarınızı bulmak.
Doğru ortağı, doğru ekibi ve doğru desteği bulduktan sonra sadece çalışmaya devam etmek kalıyor. Çünkü etki her geçen gün büyüyecektir. Önemli olan istikrarlı bir şekilde mücadele edebilmek. Ancak sürdürülebilir bir enerji için tüm bu yaptıklarımız içsel amacımız ile uyumlu olmalı. Kendi kısa keşif sürecimde karşılaştığım, iç dünyamızı ve amacımızı keşfetmek için birkaç yardımcı terimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
İkigai
Sağdaki tabloda özet olarak gösterildiği üzere size ikigai terimini açıklamak istiyorum. İlk olarak ikigai bir bütün olarak ele alınır. Tüm konsept dört soru üzerinden oluşur:
Birinci ve ikinci sorunun kesişimi tutkuyu, ikinci ve üçüncü sorunun kesişimi uzmanlığı, üçüncü ve dördüncü sorunun kesişim görevi ve son olarak dördüncü ile birinci sorunun kesişimi de misyonu ifade ediyor. Tüm bu dört sorunun ortasında ise ikigai yer alıyor. Yani içsel amacımız. Bir diğer tanım ile ikigai: misyon edinebileceğimiz, tutku ile uğraşabileceğimiz, uzmanı olmak için çalışabileceğimiz ve görev sayarak sorumluluk alabileceğimiz bir doğrultu olarak kabul edilebilir. Kendiniz farklı terimler seçerek onları da kullanabilirsiniz.
İkigainizi bulmak yıllarınızı alabilir ama sonucuna değecektir. Çünkü birçoğumuzun yaşadığı anlam boşluğu ile bu konseptin dişleri birbirine çok güzel uymakta. İdealinizi ve hayat planlarınızı bu yönde tasarlayabilirsiniz. Aktif olabilir ve paydaşlarınızı arayabilirsiniz.
Bu konuda daha çok bilgi edinmek için Francesc Miralles i Contijoch ve Héctor García tarafından yazılan “İkigai” ve “Ikigai – Uygulama Rehberi” kitaplarını okuyabilirsiniz.
Kaizen
Yine Japonca bir terim olan kaizen sözcüğü iyileştirme anlamına gelir. Bu kelimenin mantığı İkinci dünya savaşından sonra Amerika ve Japonya’da doğmuştur. Detaylarına girmeyeceğim, önerdiğim kitap ile tarihçesini öğrenebilirsiniz. Biz anlamına odaklanalım. Segmentler arasında geçiş yani hayatımızda gerçekleştireceğimiz bir değişimden bahsediyoruz ve değişim ana hatları ile ikiye ayrılır.
Çok tanıdık bir örnek ile izah edeyim. Bir hedef belirlediniz. Daha çok kitap okuyan birisi olmak istiyorsunuz. Az okuyandan çok okuyana doğru bir değişim söz konusu. Eğer sert bir değişim yapmaya karar verirseniz muhtemelen her hafta bir kitap bitireceğim veya iki üç günde bir kitap bitereceğim gibi zorlayıcı bir yolu seçeceksiniz. Zihinsel dayanıklılığınızla doğru orantılı bir şekilde amigdalanızı da tetiklemiş olacaksınız. Çünkü sert değişimler insanı ürkütür. Böylelikle vücudunuzda salgılanan birçok hormon sizi tembelliğe veya kaçışa doğru sürükler. İyileştirerek değişim için de yine az okuyandan çok okuyana doğru bir plan yaptınız diyelim. İlk hafta günlük 10 dakika kitap okuma hedefi belirlediniz ve sonraki her hafta üzerine bir 10 dakika daha koydunuz. Bir ayın sonunda günlük 40 dakika kitap okuyan birisine dönüşebilirsiniz. İşte buna kaizen deniyor. Adım adım sürekli iyileştiren değişim. Ancak küçük bir ayrıntıyı unutmayalım. Sürekli iyileştirme denilince yine istikrar öne çıkıyor ve kendi önemini vurguluyor.
Kaizeni hayatınızda kullanabilirsiniz. İşinizde, evinizde, çevrenizde ve hatta dünya sorunlarında. Elbette ani ve sert değişimlerin de başarıya ulaştığı senaryolar mümkün. Son gece sınava hazırlanmak veya sunumu yetiştirmek gibi. Fakat kabul edelim ki her zaman bu olmuyor. Sorunları çözmek veya materyallerimizi geliştirmek için sürekli iyileştirme harika bir metot.
Bu konuda daha çok bilgi edinmek için de Robert Maurer tarafından yazılan “Kaizen Yolu: Küçük Bir Adım Hayatınızı Değiştirebilir” kitabını okuyabilirsiniz.
Bardak Teorisi
Öncelikle toplum veya uzmanlarca kabul görmüş böyle bir teori yok. Ben oluşturdum. İsterseniz kabul edersiniz isterseniz dinler ve geçersiniz. Dikkat edilmesi gereken bir durum olduğuna inanıyorum: Sistem ile mücadele. Sistem derken toplumu, ekonomiyi, çevremizi, geleneksel kodlarımızı, duygusal birikimlerimizi, tarihimizi ve daha birçok unsuru ele almakta fayda var. İnsanlar olarak herhangi bir konuda aktif çalışmalar gerçekleştirmek için hemen değişimin gerçekleşmesini isteyebiliyoruz. Bir an önce açlık bitsin, hemen yarın yolsuzluklar sona ersin, gelecek hafta dünyadaki savaşlar sona ersin… Maalesef hayat bize direkt olarak çözümün anahtarını sunmuyor. Biz, o çözüm sürecinin bir parçası olmak için çalışabiliyor ve şanslı bir denklemin içerisindeysek nihai çözümü getirecek kişilerden biri olabiliyoruz. Tam burada bardak teorisi devreye giriyor.
Sistemi veya ele alacağınız parçasını bir bardak olarak zihninizde canlandırın. En dibinde küçük bir damla olarak dimdik ayakta duruyorsunuz. Fark ettiğiniz bir sorun var ve hemen çözmek istiyorsunuz. Ne tarafa giderseniz gidin bardağın bir yüzeyine toslayacaksınız. Bağırmak, çağırmak, öylesine bir sosyal medya paylaşımı yapmak ve isyan etmek sizi net bir sonuca götürmeyecek. Belki bardağın içerisinde bir birikinti olacak ve güçlü hissedeceksiniz. Fakat bardağın dışındaki dünyaya ulaşamayacak veya bardağın sapından tutup karşısında durduğunuz sorunu çözüm zeminine yerleştiremeyeceksiniz. Bu anda duraklıyorsunuz. Sorunun ve durumunuzun farkına vardınız. Artık sabırlı bir şekilde ilerlemeli, güçlenmeli ve mevcut sistemde yükselmelisiniz. Zamanında birileri o bardağı oluşturmuş ve siz de elinizde olmadan içine doğmuşsunuz. Bazen kabul etmek vazgeçmek olabilir, bazen de sessiz bir yürüyüşün başlangıcıdır. Adım adım ilerleyecek, dikey yahut zikzaklar halinde yükseleceksiniz. Ne kadar süreceği belli olmamakla beraber bir gün bardağın en tepesine geldiğinizde sınırların aşıldığı bir noktaya ulaşacaksınız. Hemen yanılgıya düşmeyelim tabi. Aslında sadece bir üst lige çıkıyorsunuz. Şimdilik bardağın dışına çıktınız diyelim. Sistemi veya parçasını görüyor hatta kararlar verebiliyorsunuz. İşte tam bu noktada ince bir ayrımın eşiğindesiniz. Sistemin en üstüne çıkmış birisi olarak var olan düzenin aynı şekilde işlemesine izin verip kazançlar mı elde edeceksiniz? Yoksa karar verme gücüne ulaşmışken değişim için uğraşacak ve geleceği kazanmaya çalışırken risk mi alacaksınız?
Çok basit bir örnek vereyim. Bir çalışansınız diyelim ve çalıştığınız şirketin yöneticilerini davranışlarından ötürü kalitesiz buluyorsunuz. Gidip yöneticinin yüzüne bağırmanız veya eleştirmeniz fayda etmeyecekken sabırla çalışıp yükselebilir ve bir yönetici olup daha kaliteli davranışlar sergileyebilirsiniz. Şirketten ayrılıp farklı bir girişim kurabilir ve yine kalite davranışlarla büyük ölçekli bir firmaya dönüşebilirsiniz. Çok şanslı da olabilirsiniz. Direkt yöneticinizi eleştirdiğinizde kendisine çeki düzen verebilir. İstisnalar kaideyi bozmaz.
Deneysel Kaf Metodolojisi – Çıktı
Çok özet bir şekilde Kaf Dağı’na yedi zorlu vadiyi aşıp ulaşmak için anahtar olarak gördüğüm metodolojiyi paylaşmak istiyorum:
Evet tüm seri sadece bu maddeler hakkındaydı. Umuyorum sizler benden fazlasını irdeler ve daha iyi ilerlemeler kat edersiniz. Kendimi tanıma yolculuğumda büyük bir etkisi olan Simurg Derneği’ne, destekçilerime ve ideal paydaşlarıma teşekkür ediyorum.
Yolumuz açık olsun.
Deneysel Kaf Yazı Serisi
Deneysel Kaf Yazı Serisi ile Simurg Derneği kurucularından olan M. Haluk Ovacık kendi Kaf Dağı yolculuğunu felsefi yönüyle ele almaya çalışıyor. Seri, efsanevi Simurg mitolojisindeki gibi çeşitli vadileri kavramsal açılardan aşarak Kaf Dağı’na yani kendini bulmaya yönelik amaç ediniyor. Yedi vadi ve kaf dağı olmak üzere toplamda 8 aşamadan oluşan yazıda aynı zamanda Simurg’un harflerine biçilmiş anlamlar da ele alınıyor. Buna göre serinin sekiz aşaması kurulum, *sorgulayan, *idealist, *mücadeleci, *uyumlu, *realist, *gençlik ve son olarak metodolojidir. Serinin yazıları:
1) Kaf Dağı’ndan Sevgilerle
2) Sorgula Dostum
3) Botanik İdealler
4) Asılsız Kadim Mücadeleler
5) Bermuda Uyumsuzlar Üçgeni
6) Ruhsatsız Gerçeklik
7) Genç Dimağ
8) Deneysel Kaf Metodolojisi