Ayağımıza Takılan Taş: Ön Yargı
Ocak 8, 2019
Aslan Yürekli Richard
Ocak 8, 2019

Sancılar – Sanrılar

İnsan hayatı bir zikzaklı devir gibi. Lineer ilerlemiyor, olağan akıştan sapmalar gösteriyor. Bazen doğrunun yükseğine çıkıyor, yatağın sağından kalkmışlık durumu genel mutluluğumuza yansıyor ve kendimizi oldukça güçlü, yetkin, mahir hissediyoruz. Sorumlulukları başarıyla gerçekleştirmek ve zor görülebilecek işlerin hakkından gelmek insanın moralini yükseltiyor, huzur veriyor. Gerçeklikten ve tevazudan ödün verilmediği müddetçe bu süreç sağlamlaşıyor. Fakat ne yazık ki bu durum ebedi değil, bu doğrunun aşağısı da mevcut.

Aksi gidişat, cebelleşmesi en zor olanı. Yaşamımızdaki kimi olumsuzluklar üst üste geldiğinde kendimizi anadan üryan bebek gibi çaresiz, güçsüz ve mahzun hissedebiliyoruz. Ama bu hisler elbette gerçeği yansıtmıyor. Yaşadığımız olumsuzluklar bizim kendimize ve çevremize bakışımızı manipüle eder. Kısacası çektiğimiz sancılar, bize sanrılar gördürebilir. Kendimize güvenimiz sarsılsa bile, bu sürecin geçici olduğunu ve atabileceğimiz müspet adımlarla bu süreci aşabileceğimizin farkına varmalıyız. Bu farkındalık, bize tünelin çıkışına vardıracak olan uzun yolculuğun ilk adımıdır.

Farkındalıktan, yani problem tanısından sonraki adımsa sıkıntıyı gidermeye yönelik çözüm yolları arayışı ve bunların uygulanması. Negatif durumlardan çıkabilmek için çözüm yolu arayıp bulamadığımızda ya da reel bir çözüm olduğu halde duygularımıza yenik düşüp bu yolu kullanamayacak kadar kapana kısıldığımızda, yapabileceğimiz yegâne eylem: Kendini dönüştürmek.

Bu yazı bir kişisel gelişim klişelerinden ibaret olmayacak. Hatta bunlardan özellikle kaçınmaya, duruma mümkün olduğunca realist yaklaşmaya çalışacağım. Kırılmış bir kalbe veya inancı sarsılmış bir bireye “sen harikasın, mükemmelsin, takma kafana, ayağa kalk” gibi etkisiz ve kısır cümleler sarf etmek, boşa söylenmiş sözlerden başka bir şey değil. Bu yazıyı yazmadaki başlıca maksadım; stres, depresyon ve çaresizlik gibi problemler yaşadığımızda bizi çözüme ulaştıracak pratik uygulamaları ve fikirleri tartışabilmek.

Öncelikle neyin yoksunluğunu çektiğimizi analiz etmeden önce sahip olduğumuz zenginliklerin, lütufların farkına varmak yararımıza olacaktır. Yani peşinen olumsuzluklara bakmak yerine ilk önce olumlu tarafları ele alalım: Hepimizi ayakta tutan dış orijinli psikolojik temeller var: Aile, arkadaş, sevgili vb. insanların desteği. Bu insanların sevgisi ve desteği olmasa halimiz nice olurdu. Çünkü yalnızlık hissi, insana umutsuzluk, mutsuzluk, sevgisizlik aşılar ve sonunda hayatı yaşamaya mecal de amaç da bırakmaz. Bizi seven insanların desteğini, güvenini arkamıza alarak önümüze bakmak bize kudret verecektir. Ayrıca geçmişte başardıklarımızın, yaşanmış sıkıntıların üstesinden gelebilmemizin; gelecekteki yapabileceğimiz şeylerin garantörü olmaması için hiçbir neden yok.

Yaklaşık 4 senedir edindiğim ve her halükârda devam ettirmeye çabaladığım başka bir metotsa bir hatıra defteri, ya da genel olarak bir yazı defteri tutmak. Yazının gücü bazen sözlerden daha etkili olabiliyor, o yüzden aklımıza takılan, bizi yoran şeyleri kaydetmek ve böylece içimizden bu virüsü atmak bünyemize iyi gelecektir. Nesrin yanı sıra şiir gibi sanatsal bir dille de duygular ifade edilebilir, hatta bu yol bize daha doğru kelimeler ve tabirler kullanmamız konusunda motivasyon dahi oluşturabilir, böylece kendimizi daha doğru ifade ederek rahatlamada ve yaşadığımız buhranı atlatmada randıman alabiliriz.

Müziğe değinmeden olmaz. Enstrümanlar, ritimler, sözler ve güzel sesler ruh halimizi etkilemeye fazlasıyla yeterli. Hoşumuza giden ve bize estetik zevk veren müzikler dinlemek, başımızı kaldırmaya ve yüreğimize ferahlık katmamıza yardımcı olacaktır. Müziğin vücudumuza olan biyolojik ve psikolojik tesirini tartışmaya gerek duymuyorum, kimi şarkılar ve besteler gerçekten anti-depresan veya enerji içeceği etkisi verebiliyor. Böylece ihtiyaç duyduğumuz mutluluğu ve mental gücü kendimize aşılayabilir, hayatımıza daha pozitif bir şekilde devam edebiliriz.

***

Bu ve bunun gibi pratik çözümler, bizi biz olmaktan çıkaran ve karanlık bir boşluğa iten psikolojik girdaplardan çıkabilmemize ve kendimizi, olduğumuz değerli kişiliği hatırlamamızı sağlayacaktır. Yeni yıldan ve tüm diğer yıllardan umudum, bir kenara atılmış, müşkül ve çaresiz hisseden her bir bireyin halet-i ruhiyelerinden kurtulabilmesi ve gerçek kimliklerinin farkına varabilmesi…

***

Herkese esenlikler ve mutlu yıllar diliyorum.



Paylaşmak Güzeldir:

Yunus Emre Kala
Yunus Emre Kala
Bilgi Üniversitesi Ekonomi bölümü öğrencisi olan Yunus Emre, bu disiplinde akademisyen olmayı hedefliyor. Futbol, sinema, müzik, tarih, basketbol, edebiyat, sosyoloji gibi çeşitli alanlara ilgi duyan yazarımız yazılarını da bu konular etrafında şekillendirmeyi planlıyor. Yazarımızın yaşam misyonunu şöyle açıklıyor: Birçok alanda kendini geliştirebilmek ve bunu yaparken de keyif almayı ihmal etmemek. Kendisinin en büyük idealiyse, fikirlerinin ve söylediklerinin insanlara tesir etmesi ve onlar tarafından yaşatılması.