3 yıldır neredeyse hergün 14-18 yaş aralığıyla öğrenci gruplarıyla dolu dolu 7-8 saat geçiriyorum. Birebir paylaşımlardan, grup sohbetlerine, beraber yemek yemekten, oyun oynamaya hatta bazen tatlı tartışmalara kadar giden büyük bir dinamizm içindeyim. Ve bu yıl farkediyorum ki yeni nesil istisnasız i na nıl maz mükemmeliyetçi. Ve bu negatif mükemmeliyetçilik. Yani ya hep ya hiç. Ortası yok. Ortamız yok.
Bu konuyu ele alıp biraz derinleştirince tarih boyunca aslında önde gelen düşünürlerin öğretileri çıkıyor karşımıza; hep ölçülü olmaktan, orta yolu bulmanın mutluluğa götüreceğinden bahseden Aristoteles, Kant ve nicesi… Sanıyorum ki çağdaşlaşırken ve hep ileriye bakarken cevap aradığımız sorularımızı geçmişe sormuyoruz. Aradığımız cevapları hep paragraf paragraf arıyor, kısa cümlelerle asla yetinmiyoruz. Ya hep ya hiç’imiz burda başlıyor işte. Oysa yüzyıllar önce söylenen ‘Ex nihilo nihil fit’ sözü ne güzel anlatıyor her şeyi, ‘Hiçlikten hiç çıkar’ ortayı bulmayı öğrenmezsen heplerde boğulur, hiçlerde kaybolursun. Gençlerin 3 yılda beni düşündüren hareketlerinden çıkıp nereye geldim değil mi? Gençlik gerçekten büyük hazine. İlham veriyor insana.
Buradan hareketle yıllar geçtikçe düşen akademik başarımızı, bozulan ahlaki değerlerimizi, üslubumuzu, çarpıklaşan kararlarımızı ve kentlerimizi düşünüyorum. Dönüyorum kendime bakıyorum. Sen de öylesin diyorum. Sen de öyle misin peki?
Bunun yanında bir de hep bir olmasını istediklerimiz peşinden koşturmaca, hep bir git ya da kal meselesi olduğunu fark ediyorum bir de hep seçim yapmak zorunda olmayı atlamak istemem tabii. Demlenmiyoruz hiç fark ettim ki. Hep arzularımızın ve standartlarımızın peşindeyiz. Ama bu standartlaşan kabuller peşinde koşarken de hep bir ‘hep’ ile eylemlerimizi gerçekleştiriyor. Hep bileyim, hep seveyim, hep okuyayım, hep anlayayım, hep yazayım, hep öğreteyim, hep yükseleyim, hep gideyim, hep koşayım. Sonra bir de bunun ikinci aşamasına geçip hayatımızdaki insanlardan da hep bir ‘hep’ istiyoruz. Hep konuşsun, hep anlatsın, hep bilsin, hep sevsin vs. vs… İyi ama bu hepler gerçekleşmediğinde peki ya? O zaman küsüp köşesine çekilen çocuklar gibi bir suskunluk mu sonu. Yani hiçliği kabullenmek. Öyle ki zaten insanoğlu kabullenmeyegörsün nice hiçlik sonrasında. Ve Ex nihilo nihil fit hikayesi.
Tamam hep ‘heplerimiz olmasın yorar, hep ‘hiçlerimiz’ de olmasın nötürler ama Aristoteles’in değimiyle bir ‘altın ortamız’** olsun. Ne de olsa düşüncenin devlerinden biri söz konusu olan, vardır elbet bir bildiği ?
**Altın Orta: Aritoteles’e göre Dünya varlığını içinde barındırdığı mükemmel bir denge sayesinde onlarca zamandır korumaktadır. İnsanlar mental ve fiziksel olarak bu dengeyi kuracak biricik varlıktır. Bu dengeyi sağlayarak harika bir yaşam dinamizmi kazanacaktır. Bu dengeyi de tüm ihtiyaç, arzu ve isteklerinde ölçülü olarak sağlayacağı fikridir.