Bir üniversitede üç yılı devirmiş, dördüncüsünde yol alan bir öğrenci olarak bu yazımı henüz yolculuğa yeni başlayan öğrencilere ayırmak istiyorum. Vereceğim tavsiyeler sadece yola yeni başlayanlar değil kanaatimce bu yolculukta su kaynatmadan devam etmek isteyen ben dahil tüm öğrenci arkadaşlarım için de bir kaynak olacaktır umarım ki. Kendi üniversitemin tanıtım döneminde yaptığımız söyleşiler, bana danışmaya gelen öğrenci arkadaşlarım, konseyde yaptığımız mentor-mentee çalışmaları derken son zamanlarda baya üstünde düşündüğüm ve ihtiyaç olduğuna inandığım bir konuydu bu.
Üniversite ve bölüm tercihi yapma sorumluluğu kapıyı çaldığında daha önce bir çoğumuzun üstünde düşünmediği, hep bir puanım oluşsun da bakarız diye belki de bu ben neyi en iyi yaparım, ne istiyorum sorularının ağırlığından ertelenip durulan sorular, bir bir cevap için kapıya dayanmış oluyor. Konuşup, tanımaya ve kendimce destek olmaya çalıştığım tüm öğrencilerde ilk defa bu sorularla yüzleşiyor olmanın çaresizliğini gördüm çoğu zaman ki onlar en azından tercih zamanı sorgulayanlar. Bir de üniversitede okurken kendini tanımaya başlayanlar oluyor ki onların süreci biraz daha dolambaçlı oluyor ama tabi ki asla geç değil. Kendini tanıyıp buna uygun bir gelecek planına dönüştürmek süreklilik arz eden bir süreç.
Bu asla seçiminden emin olamama hep bir kafa karışıklığı halinde olmanın en ortada nedenlerinden biri de daha önce kendimizi ben neyi iyi yaparım, ne yapmaktan zevk alıyorum sorgulamasının yapılmaması. Bu sorulara cevap vermek de öyle bir iki saat üstüne düşününce olacak bir iş olmadığından kendine tanımaya vakit ayırmayan tüm öğrenci arkadaşlarımın tercih döneminde kendilerini serbest düşüşte olan bir paraşütçü gibi hissetmeleri çok normal. Bunu yaşamamak içinse kendi paraşütümüzü oluşturmuş olmamız gerekiyor.
Paraşütümüz olacak elementler yavaş yavaş, ilmek ilmek işlenerek yaratıyor bu güvenliği. Her şeyden önce mümkün olan en erken zamanda bir şeyler okumak, öğrenmeye hevesli olmak, merak duygusunu asla köreltmeden sürekli besleyebilmiş olmak bu paraşütün en temel ağını dokumuş oluyor. Bunu yapabilmek için eğitim sistemimiz imkanlarımızı kısıtlıyor olsa da buna rağmen kendin için vakit ayırmak ve keşfe çıkmak çok önemli. Kendimden yola çıkarsam daha ilk okulda öğretmenim sayesinde Bilim Çocuk ile tanıştım. Süreli yayın okuma ve takip etme düsturunu kazanmanın yanı sıra merakımı sürekli destekleyecek bir kaynak da bulmuş olmuştum. Daha sonra beni bilim yarışmasına kadar sürükleyecek bu kaynak sayesinde ilk okul yıllarımın en güzel anılarına sahip oldum hatta… Fakat sonra sınavla tanışıp, SBS illetiyle bu düsturumu köreltmemin acısını ne istediğimi bilmezlikten üniversite sınavına tekrar hazırlanmak durumunda kalarak sonuna kadar çektim.
Her zaman meraklı biriydim evet ama bu yetkinliklerin dünyadaki yerine, dünyanın nereye konumlandığına kafa yormamış olduğum için boşlukta süzülen zihnimi zorla da olsa dizginleyen ve ayaklarımı yere basmak zorunda olduğumu hatırlatan en önemli darbeydi üniversiteye tekrar hazırlanma süreci. Ama şimdi dönüp baktığımda bu dönemde kazandığım her şey için şükür ettiğim bir dönem olsa da niye daha önce başlamadım diye hala kafamı vururum. Bu yazının en önemli motivasyonu da bu işte.
Ben sınava tekrar hazırlanırken ne istediğimi anlayabilmek için her tarafa saldırmaya başladım deyim yerindeyse. Bu dönemde bu yazının kıymetli tavsiyelerinden biri olan Açık Radyo ve Ömer Madra ile tanıştım. Her sabah dershaneye giderken tüm dünyadan seçili ana akım medyada asla bulamayacağınız nitelikteki haberler, haftalık ekonomi ve siyaset yorumları, açık bilinç, edebiyat köşeleri, Eduardo Galeano anekdotları derken dünyada nerede olduğumu ve dünyanın nereye gittiği üstüne düşünecek mükemmel bir kaynak bulmuştum. Böylelikle de bu konulara olan ilgimi aslında fark etmeden sürekli kafamı kurcalayan soruların cevapları olmasa da entelektüel tartışmalarının kaynağına giden bir yol haritası bulmuş olmuştum. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler seçerken aklımda olan tüm hayaller işte bu kıymetli radyo sayesinde şekillendi.
Kendini sorgulamak ve dolayısıyla tanımak için kaynak arayışım tabiiki bulduğum ilk kaynakla bitmemişti. Daha sonra süreli yayın macerama ilgi alanlarımı tamamen beslediğine inandığım #Tarih ve Popular Science aylık ve daha sonra Herkese Bilim Teknoloji haftalık yayınları ile devam ettim. Geçmişi ve geleceği daha iyi anlayabilmek, kendinizi geliştirebilmek için inanılmaz kıymetli olan bu kaynakları her lise ve üniversite öğrencisine tavsiye ediyorum. Hatta lütfen kendi ilgi alanlarınıza uygun başka dergiler de bulun, okuyun bana da önerin. Sürekli okuyucusu olmasam da çok çok iyi iş yapan dergiler var ülkemizde ve hepsi onları keşfetmemizi bekliyor.
Geçmişi anlamak geleceği anlamanın en önemli kaynaklarından biri olsa da aynı zamanda teknolojik gelişmeleri, bilimi takip ederek her bireyin kendini geleceğe hazırlıyor olması çok önemli. Burada robotlar işlerimizi elimizden alacak dramı yazmak değil amacım, azalttığından çok daha fazla yeni yetkinliklere ihtiyaç doğuracaklarını birçok araştırma kuruluşu yazıyor zaten. İşte öyle günlere hazırlanmak için bu yayınları, internet kaynaklarını, özelikle İngilizce podcastleri, dünyahalleri.com gibi mükemmel Türkçe siteleri takip etmek kendini nasıl geliştirebileceğini anlamak çok önemli. Ve de geleceğin çok disiplinli dünyasına hazır olabilmek için her alanda derin bilgi edinmeye çalışmaktansa ki bunu 2-3ten fazla alanda başarabilmek neredeyse imkânsız. Kendimizi yatay olarak geliştirebileceğimiz, çok-disiplinli dünyaya hazırlayabilmek için TED konuşmaları, Youtube’taki Vox, CrashCourse, Evrim Ağacı, Muhabbet Teorisi gibi bilgi kaynakları, Netflix’teki Explained, Dirty Money gibi belgeselleri, Barış Özcan gibi bloggerları, bloomberg’te yayınlanan David Rubenstein Show gibi içerikleri takip etmek her gün en azından biri için gün içerisinde vakit ayırmak çok önemli. Tüm bu kaynakları takip edebilmek için bize herhangi bir fayda sağlamaktan çok zamanımızı çalan instagram ve snapchat gibi uygulamalardan tamamen kopmasak da kullanımımızı limitleyerek çok kıymetli uzun süreler kazanabiliriz. Ayrıca üniversitedeyken keşfettiğim Pocket gibi uygulamalara video ve metinleri kaydedip çevrimdışı indirerek sadece günlük yolculuğumuz esnasındaki vakti ayırarak dahi kendimizi beslemek için imkân oluşturabiliriz. Hatta bu uygulama geçmiş okuma ve ilgi deneyiminize göre yazı önererek de size çok önemli bir kaynak da sunuyor aynı zamanda. Tüm bu imkanlar günümüzün hızla değişen dünyasına ayak uydururken kazanmış olduğumuz yepyeni imkanlar ve ne kadar çok kıymetli ve yerleri doldurulamaz kaynaklar olsa da asla ilginiz olan bir kitabı okumanın yerini doldurabilecek aktiviteler de değil, bunu es geçmemek gerek.
Son olarak, Elif bu kadar şey diyorsun kendini tanımaya fırsat ayır, sürekli sorgula ve geleceği anlamaya çalış diye de gerçekten bu kadar çabaya değer mi derseniz, size mükemmel bir filmdeki gerçek hayata dayanan bir hikâyeyi kısaca özetlemek istiyorum. Geleceği önceden görebilenlerden olabilmenin önemini çok iyi anlattığına inandığım bu film, Hidden Figures. İçinde birçok farklı konuya değinen çok güzel mesajları olan bu filmi izlemenizi şiddetli tavsiye edeceğim için anekdotumu biraz yüzeysel geçeceğim. Filmin üç ana karakterinden biri olan karakterimiz, NASA’da ay yolculuğu programı esnasında bilgisayar öncesi hesaplama görevlerinden sorumlu olan ekibi yönetirken IBM’in yeni hesaplayan makinesinin alınacağını öğrendiğinde buradaki fırsatı görüp önce kendi kendine bu makineyi kullanacak kodlamayı öğretip daha sonra da kendi ekibini bu konuda geliştirerek kendinin ve ekibinin işini ellerinde tutmalarını sağlayan ve bu ekibe herkesi hayran bırakan bir kadın. Çünkü geleceğin gittiği yönde ilerlemeyen bir ekipteki en iyi eleman dahi olsanız gelecek, geldiğinde geride bırakılmak zorunda kalacaksınız. İşte o gün kapıya dayandığında hazır olabilmek için devamlı gelişmeye, öğrenmeye, merak etmeye ve anlamaya çalışmaya devam etmelisiniz. Kendinizi bu koşullara adapte edebildiğinizde de işte daima kazanan tarafta olmanız kaçınılmaz olacaktır. İster üniversite için bölüm seçmek üzere olun, ister liseye yeni başlayan ya da üniversiteden mezun olmak üzere olan bir öğrenci, profesyonel vs. geleceği merak etmekten ve hazırlanmaktan vazgeçtiğiniz an, her 12 saatte bir tüm insanlığın üretmiş olduğu bilgiyi üretebilecek kadar hızlı bir bilgi üretiminin olduğu gelecekte soluklanmak için dahi durduğunuz an, geçmişte kalmaya olmaya mahkumsunuz. Bundandır ki kendinizi tanıyıp, paraşütünüzü ilmek ilmek işleyip, her zaman geleceği merakla sorgulamanız çok önemli. Böylelikle sevdiğiniz, mutlu olduğunuz bir ortamda sürekli gelişerek paraşütünüzle süzülüp geçmişin bir figürü olarak kalmadan yolunuza devam etmeniz mümkün olacaktır. Son olarak bunları okuyup ben geç kaldım diye telaşlanmayın, hiçbir zaman geç değil. Ne zaman başladığınızdan çok, gelişmeye devam edip etmediğiniz önemli. Okuyup, sorgulayıp, öğrenip gelişip gelişmeye devam, gelecek onun için yılmadan çalışanlarındır.