2. Adım: Fark Yarat
Eylül 8, 2018
Herkes İçin Ekonomi: Borsa
Eylül 8, 2018

Futbola Yani Yaşama Dair

Zümrüdüanka ailesine ve okuyucularına merhaba diyerek yazıma başlamak isterim. Umarım bu dijital dergi uzun soluklu olur, okuyucusu ve yazarlarıyla kaliteli bir yazın ortamı oluşturur.

Beni tanıyan tanır, futbol ile yatıp kalkarım. Herkesin yaşama sevincini teşkil eden, onsuz yapamayacağı bir hobisi, eylemi, ya da daha genel manada herkesin inandığı bir “şey”i vardır bu hayatta. Benimkisi de kulaklara basit gelebilse de futboldur. Hayır, hayır; bu tribünlere gidip seviyesizce küfretmek, rakip takım taraftarlarıyla münakaşaya girmek ya da futbolu “GassarayFenerBeştaş” ya da “Anadoluspor” endeksinde algılamak değil: Futbola daha kuşatıcı, evrensel ve interdisipliner yaklaşarak bu oyunun başta estetiği olmak üzere hissettirdiği ve yaşattığı birçok güzelliğe vâkıf olma gayreti benimki. Futbol taktiklerinin, hoca müdahalelerinin veya bireysel dokunuşların futbolu zanaatken bir sanata yükseltgemesinin verdiği hazzı yaşamaktır benim amacım. Rinus Michels’İn doğurduğu, Johan Cruyff’ün büyüttüğü Total Futbol’un futbola kattığı derin felsefenin, bu felsefenin 21. YY uzantısı Barcelona Tiki Taka’sının oyunda açtığı çığırın, ’82 Brezilya’sının kupayı kazanamasa da Dünya Kupaları tarihinin en büyük takımı olmasında ana etmen olan artistik yaklaşımlarının ve daha birçok ekolün bu oyuna yaptığı katkıyı keşfetmek ve bunları takdir edebilmek…

Futbol sevgisini en duru biçimde anlatan filmlerden Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ın repliğinin bahsettiği üzere: “Futbol fena halde hayata benzer.” Belki de beni ve bu kadar insanı içine çekmesinin sebebi de budur; Barındırdığı haksızlıklarıyla, rekabetiyle, çirkeflikleriyle, zaferiyle, hezimetiyle, sevinçleriyle ve yıkımlarıyla futbolun içindeki öğeler fena halde hayatla kesişim içinde… Hatta hayattan da daha ötesidir çoğu kişi için. Dertlerinden arınmak isteyen çaresiz bir adamın hayata tutunma dalıdır, orta yaş krizinin ortasındaki abinin akşam vakti eve geldiğinde televizyonda beliren mutluluk kaynağıdır, hafta içi deli gibi çalışan İngiliz işçisinin, cumartesi öğleninde arkadaşlarıyla birasını ve sosislisini alıp stadyumda ya da lokal pub’ında arkadaşlarıyla âşık olduğu takımı desteklemesinden duyduğu tarif edilemez hazdır.

“Bir gecede 4 kızı birden aldattım, ama Roma’yı asla aldatmadım” diyen, 28 sene boyunca Roma kulübüne hizmet etmiş “Grande” Francesco Totti’nin jübile maçını yerinden takip etmek isteyen 70000’i aşkın Romalı futbolseverle dakikalarca gözyaşları dökmesi, birbirlerine uzun uzun bakmaları ve sarılmalarında gizli bu oyunun tılsımı, kudreti, yüceliği…

Ünlü İngiliz futbol yazarı Simon Kuper’ın kitaplarından birinin ismi “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”dir. Bu söz kendini doğrular, zira futbol hayattaki birçok alanla angajman içerisindedir: Buenos Aires’in ünlü derbisi Boca Juniors- River Plate’teki gibi zengin milyonerler ve varoş garibanları arasındaki iktisadi sınıf mücadelesinin yeşil çimlerdeki somut tezahürdür. Katolik İrlanda ve Protestan Britanya’nın nüfuzu arasında sıkışıp kalmış İskoçya’da iki tarafın karşı karşıya gelmesidir Rangers-Celtic derbisi, Old Firm.

Derbilerin dışına çıkacak olursak; Futbol, Brezilya’nın “favela”sından gelen eski yerli ya da Afrika göçmeni umutsuz delikanlının zenginlik umududur. Birbirlerinden ölesiye nefret eden Al-Ahli ve Zamalek taraftarlarının, yozlaşmış diktatör Hüsnü Mübarek’e başkaldırmadaki direniş aygıtıdır. Başta terörizm olmak üzere suça bulaşmamaya çalışan Afrikalı çocuğun hayatını yaşamasının yegâne yoludur. Futbol sadece bir uğraştan, ya da insanların küçümsediği gibi “22 adamın bir topun peşinde koştuğu spor”dan ibaret değil, bundan daha da ötesidir. Bir ulusun kurtuluşu, bir bireyin var oluş yolu veya en temel bakımdan yaşamanın anlamıdır, ömre mana biçendir.

Benim için nedir? Babadan miras kalan bu sevginin kendi içimde olgunlaşması, hayatıma yön vermesiyle oldu. Ben büyüdükçe, futbol sevgim büyüdü. Edindiğim bilgi birikiminde, öğrendiğim yabancı dillerde, aldığım kararlarda, hayata bakış açımın şekillenmesinde futbolun bana bahşetmiş olduğu tecrübeler ve kazanımlar hep kilit rol oynadı. Hayatımı bu sporun etrafında kurdum ve bu spor ile beraber yaşamaya devam ediyorum. Bir gün kaybolursam, beni evimde ya da bir pub’da veya kahvehanede maç izlerken bulmanız kuvvetle muhtemel, çünkü bu oyuna aşığım, bendeki anlamı oldukça büyük ve varlığım bu sporun varlığıyla denk.

Liverpool efsanesini yaratan, merhum İskoç futbol adamı Bill Shankly’nın sözüyle finali yapmak istiyorum, zira futbolu anlatabilecek bundan daha kudretli bir tabir tanımıyorum: “Bazı insanlar futbolu ölüm-kalım meselesi olarak görür. Bu görüşü tutmam. Onları temin ederim ki futbol bundan çok daha ciddi bir meseledir.”



Paylaşmak Güzeldir:

Yunus Emre Kala
Yunus Emre Kala
Bilgi Üniversitesi Ekonomi bölümü öğrencisi olan Yunus Emre, bu disiplinde akademisyen olmayı hedefliyor. Futbol, sinema, müzik, tarih, basketbol, edebiyat, sosyoloji gibi çeşitli alanlara ilgi duyan yazarımız yazılarını da bu konular etrafında şekillendirmeyi planlıyor. Yazarımızın yaşam misyonunu şöyle açıklıyor: Birçok alanda kendini geliştirebilmek ve bunu yaparken de keyif almayı ihmal etmemek. Kendisinin en büyük idealiyse, fikirlerinin ve söylediklerinin insanlara tesir etmesi ve onlar tarafından yaşatılması.